Eleştiri

Love, Simon

Yayınlandı

on

Yönetmen: Greg Berlanti | Oyuncular: Nick Robinson, Josh Duhamel, Jennifer Garner, Katherine Langford, Alexandra Shipp, Jorge Lendeborg Jr., Keiynan Lonsdale, Miles Heizer, Logan Miller, Talitha Bateman, Tony Hale, Natasha Rothwell, Drew Starkey, Clark Moore, Joey Pollari, Mackenzie Lintz | Senaryo: Isaac Aptaker, Elizabeth Berger (uyarlama), Becky Albertalli (roman) | 110 dakika | Drama, Komedi, Romantik

Mutfak teknesinin etrafında bir tam tur atarak kahvaltısını tamamlayan, sorgusuz sualsiz okul arkadaşlarına servis şöförlüğü yapan, dünyanın en içine kapanık bireyi iken tüm özel hayatını – acımasız sosyal düzenlerde rakiplerine fark atan – lise adındaki b*k çukurunda ifşa etmeye kadar açılan ana karaktere sahip, Hollywood ve anadamarın bütün formüllerini ilmek ilmek işleyen, mihenk taşı değerinde ama sürünün içinde de kaybolmaya meyilli bir filme mi ihtiyacınız var? Buyrun Love, Simon’a o zaman. İlk fragman geldiğinden beri, eşcinsel baş kahramanlı bir stüdyo filmi ile geç gelen değişimini kendi kendini alkışlayarak kutlayan endüstrinin kapak çocuğu olarak kullandığı Simon’a, ne yazık ki vizyonda olmasa da, bir şekilde bizler de kavuştuk. Ve bu rötarlı buluşmayı da kendime birkaç kural koyarak gerçekleştirdim hatta. İlk olarak, hatırı sayılır miktarda bir yatırım yapılması ve bu sebeple de her yaştan, her kesimden seyirciye ulaşması gerektiğinin bilinciyle daha muhafazakâr bir öykü izlemeye hazırlıklı olmam gerek dedim. İkincisi de, çoktan ölü toprakla buluşan romantik komedi janrına yeni bir soluk getirmek yerine eski usül gençlik filmi ve coming of age buluşturması yapacağını kabul ederek başına oturacağıma dair ufak bir beklenti düşürme uygulamasında bulundum minik değerlendirme sürecime. Sonuç? Sıradan bir sinema izleyicisinin bile işaret edebileceği kusurlara gülüp geçerek tamamlanmış iki saat var cebimde. Simon ile heteroseksüel dostlarının hayatlarını daha “farklı” ve hatta “ilgi çekici” yapan talihinde kim olduğunu yüksek sesle söyleyebilme, bu yolculuğa sevdiklerini dahil edebilme adına çok güzel bir manzara barındırmakta Love, Simon. Neden heteroseksüeller de cinsel kimlikleriyle alakalı olarak ebeveynlerinin karşısına geçip açılmıyorlar fikrinin komedisi, camdan bahçıvan seyreden ve en küçük sırıtmaya dahi bir anlam yükleyen ergen taşkınlığı pek şükela. Yalnız modern queer sanatın sinemadaki yansıması adına Simon’ın bir Ennis del Mar ya da Elio ya da ne bileyim Carol olmadığı gerçeği de ortada. Herkesin ağzına bir parmak bal çalarken ana karakterinin göz pınarlarını harekete geçiren büyük badiresi güzel cümlelerle süsleniyor süslenmesine; fakat hikâye pek hadsiz bulduğum “hoşgörü” kültürünün üzerinde çok fazla duruyor. Halbuki bir dakikayı geçmeyen, üzerine para harcandığını asla gizlemeyen Cabaret sahnesinden kendini alıp, bu insanlık kisvesi altında satılan riyakarlığa dur diyebileceğine bir noktaya kadar da inandırmıştı satır aralarında. Finale doğru iyice sıdkını sıyırıp kahramanlığa, start noktasındaki motivasyonlarla birebir zıt işleyen bir büyüme masalına kanmamızı da buyurunca belki bir çuval kadar diyemem ama epeyce inciri berbat ediyor Love, Simon. Ama bu bir adımdır diyelim. Öpüşmenin, sevişmenin dört duvar arasında vuku bulması gerektiğini savunan, genel izleyici odaklı Amerikan sinemasında eşcinsel karakterler adına epeyce de büyük bir adım hatta. The Fault in Our Stars, The Perks of Being a Wallflower gibi çok satan, çok izlenen genç yetişkin romanlarından yeni bir dünyanın kapılarının aralandığına ve elbet koyun otlatırken eldiven düşürüp şeftaliye sulanmasa da, benzeri anlatıların hem nicelik hem de nitelik olarak yükselişe geçeceğine inancım tam.
Fesat Mukayese: Love, Simon > Crazy, Stupid, Love.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version