Yaratıcılar: Ryan Murphy, Brad Falchuk, Steven Canals | Oyuncular: MJ Rodriguez, Dominique Jackson, Indya Moore, Billy Porter, Ryan Jamaal Swain, Charlayne Woodard, Dyllon Burnside, Hailie Sahar, Angelica Ross, Angel Bismark Curiel, Evan Peters, Kate Mara, James Van Der Beek, Jeremy McClain, Jason A. Rodriguez, Samanta Grace Blumm, Christopher Meloni, Bianca Castro | 60 dakika | FX
Coven, Roanoke, Feud ve O.J. Simpson’ına hayran, geri kalan tüm saçmalıklarına (Evet, buna Jessica Lange’in döne dolana aynı şuh kadını oynadığı American Horror Story sezonları da dahil) düşman olduğum Ryan Murphy, benim Drag Race hayranlığım sayesinde trans ahalisi konusunda da kendimi eğitmeyi başardığım bir dönemde Pose’u servis etti önümüze. FX’te başarıyla ilk sezonunu tamamlayan yapım, RuPaul’un kendi programında da hunharca kullandığı, Paris Is Burning’te açıklamalı hâlini gördüğümüz balo odası kültürünü baz olarak kullanıp LGBT’nin bizzat queer üyeleri tarafından da horlanan kesimini konu alıyor. Dünyadaki tüm hikâye anlatıcılarının politik doğruculuk sebebiyle bakın neler yaşadık ve hiçbir şey de değişmiyor diye tüm problemlerini suratımıza fırlattığı bir dönemde, toplumun tüm fobilerinin ne yazık ki şamar oğlanına dönüştürdüğü bir zümreye dair, fakat “kızgın”, “küskün”, “bıkmış” ünvanlarından uzak, hem akını hem de karasını saklamadan gösteren, en önemlisi gerçeği resmedebilen bir masal gibi Pose. Tabii ki de zaman aralığı ne olursa olsun, kendimizi herhangi bir transseksüelin yerine koyup da onların, en basitinden günlük hayatta, deneyimlediği psikolojik şiddete dair çok şey biliyormuş gibi konuşmak mümkün değil. Yalnız heteronormatif bir bakış açısıyla, aynada pipisini kolaçan eden Eddie Redmayne’in kendisini yalnız bırakmış olmasına sinirlenen Alicia Vikander’den trans karakterleri bizzat transların canlandırdığı bir platforma gelebildiğimiz için çok mutluyum. Pose, “Evet, artık dünyadaki tüm transfobiyi yok ettik.” dememize tek başına yetecek bir proje değil elbette. Fakat TV gibi mühim bir ulaşım aracında, parmağını gözünüze sokmadan eğiten, bilene bilmeyene yepyeni kapılar aralayan, etiketten ziyade kişinin kendi derisinin içerisinde mutlu olması gerektiğinin altını çizen, çok ama çok önemli bir dizi bu. Ve okullarda ders niteliğinde okutulabilecek bir içeriğe sahip olmasına karşın bir an olsun da didaktikleşip, en nihayetinde bir hikâye anlatmak üzere karşımızda olduğunu unutmuyor. Glee’nin dokunduğunuz anda patlayan balon eşcinselleri ya da Drag Race’in kendiyle övünmek adına finale taşıdığı transseksüel bir yarışmacısından öte, devasa bir başarı, hem TV hem de LGBT için mihenk taşı sayılabilecek bir eser var karşımızda. Kimseyi kimseye küstürmeden, dışarıdan bakan gözün birincil anlatım aracına dönüşmediği, acının ve tatlının tıpkı hayat gibi aynı anda insanın hayatına nüksedebildiği ve tek odağın iki bacağın arasına düşen fiziksel aktiviteler olmadığı bir şeyler izlemeye ne kadar hasretmişiz meğer. Kabul ediyorum, Pose’un da mesajının berraklığını korumak adına kaşığını hep ak tuttuğu birkaç karakter mevcut. Ama onları da aşacağız elbet. Yeni sezon gelecek, yeni hatıra defterleri açılacak, sandıktan tüm foyalar çıkarılıp önümüze dizilecek… Dizi yazılarında bir MVP seçme geleneğim olduğundan isim vererek performans övmekten olabildiğince kaçınıyorum; fakat burada casting mucizeleri Dominique Jackson, Billy Porter, Indya Moor, Angelica Ross ve daha nicesine alkış tutmak şart. Takım oyununun her daim önem teşkil ettiği Ryan Murphy dizileri arasında, izlemesi bu kadar keyif veren başka bir kadro olmadığını da belirterek sizleri Pose’u izlemeye teşvik etmek istiyorum. Ve sözüm olsun, bu dizi sizleri daha iyi insanlar yapacak, yetiştirecek, öğretecek, yanlış bildiklerinizi düzeltecek. Bir Olive Kitteridge, The Leftovers ve BoJack Horseman misali durmadan reklamını yapmama mahal vermeyin. Hatırım varsa, tüketin gelin. MVP: Billy Porter (Pray Tell)
AHS yeni sezona başladın ve beğendin biliyorum ama bugün yayınlanan 4. bölümü izlemen gerek! Cult denen beyinsiz sezondan sonra bayağı iyi toparlamışlar bu sefer.
Emre
4 Ekim 2018 at 05:29
AHS yeni sezona başladın ve beğendin biliyorum ama bugün yayınlanan 4. bölümü izlemen gerek! Cult denen beyinsiz sezondan sonra bayağı iyi toparlamışlar bu sefer.
Umur
4 Ekim 2018 at 11:10
Büyük bir zevkle izliyorum yeni sezonu. Mesai bittiği gibi dördüncü bölümü de izleyeceğime emin olabilirsin 🙂