Yönetmen: Kay Cannon | Oyuncular: Leslie Mann, Ike Barinholtz, John Cena, Kathryn Newton, Geraldine Viswanathan, Gideon Adlon, Graham Phillips, Miles Robbins, Jimmy Bellinger, June Diane Raphael, Jake Picking, Hannibal Buress, Sarayu Blue, Gary Cole, Colton Dunn, Gina Gershon, Ramona Young, T.C. Carter | Senaryo: Brian & Jim Kehoe | 102 dakika | Komedi
Yeni Dwayne ‘The Rock’ Johnson olmaktansa yetenek gerektiren bir janrda isim yapmayı hedefleyen John Cena, Trainwreck’ten sonra daha büyük bir rol üstlendiği Blockers ile amacına epey yaklaşmış gözüküyor. Artık adını eşinden ayrı anabildiğimiz için pek mutlu olduğum Leslie Mann ve post 2010 ana akım komedilerinde kilit roller kapan Ike Barinholtz’la birlikte mezuniyet partisine giden çocuklarının, bu gecenin Amerikan kültüründeki izdüşümü, seks ve uyuşturucu ikilisi ile aralarına engel koymayı misyon edinmiş ebeveynleri canlandırıyorlar. Yalnız hep eleştirdiğim tek bir gimmick ya da hikâyeye atanmış çıkış noktasında yer sayan bir filmle karşı karşıya olmadığımızın müjdesini vermek isterim. Çünkü Blockers çok daha evrensel bir perspektifin kapılarını aralıyor. Burada çocuklarıyla anne/baba – evlat ilişkisinden ziyade arkadaş olmayı başaran ebeveynlere dair hatasız gözlemler var. Benim de dahil olduğum milenyal ve arkamızdan gelen jenerasyonun en büyük problemi bu. Ailelerimizle aramızdaki kuvvetli, tatlı sert, her şeyi paylaşmak üzerine kurulu ilişki sadece yuvadan uçup gitmek gibi ataerkil bir başlık altında değil, hayata atılma ve bununla birlikte dost bellediğiniz anne ile babanızın sizden sonra mücadelelerini yalnız vereceğini de düşündükçe zahmetli, içinden çıkılması zor bir hâl alıyor. Bu koparılması güç bağın iki taraf için de bir yüke dönüştüğünü ifade ettiğim sanılmasın. Fakat ister istemez, belli bir yaşa da erince paylaştığınız derdin tasanın ölçeği de doğru orantılı olarak büyüyor ve ebeveyn – evlat arasında roller yer yer değişmeye başlıyor. Blockers, bu konunun dramatik bir tasvirini yaparak, masaya çözüm yolları getiren ve iki tarafa da öğütler saçan bir iş değil neyse ki. Gerçi bir devam filmine mi göz kırpıyorlar dediğimiz finalinde, hiçbir şeyin asla değişmeyeceğini ufak ufak mırıldanmıyor değil. Fakat ağırlaşmaktan ziyade, 21. yüzyıla has, bizden çok ailelerimizde travmalar yaratan süreci tamamen komedi sosuna bandırıp serzenişlerde bulunuyor. Bilmiyorum hatırlar mısınız, geçtiğimiz sene izlediğimiz Noah Baumbauch filminde de böyle bir diyalog vardı. Zamane çocuklarının evden kopamamasının sebebi olarak yetiştirilirken gösterdikleri arkadaş muamelesini öne sürüyordu. İşte o tek cümleden ustaca yazılmış bir güldürü çıkmış ortaya. Bu altında ezildiğim gerçeklik haricinde genelde tembelce yazılıp geçiştirilen genç kız karakterleri de enine boyuna tanıtmaya ve hatta buradan queer esintili bir dolaptan çıkma öyküsü sağmaya gayret ediyor. Daha ne olsun? Yazının başına dönecek olursak, John Cena da tüm manzaranın birleştirici parçası olmuş. Ölçüsüz korumacılığının kadın erkek rollerine dair geri kafalı düşüncelerden kaynaklanması karakteri gözünüzdeki biraz itici kılabilir. Yalnız son çeyrekte dengeyi sağlayıp, tüm o endişe kokteylinden tatmin edici ve taze bir gerçeklik duygusunu hissettirebiliyor. Meseleyi büyüklerin, çocuklarının hayatlarında yeni bir sayfa açmasıyla barış sağlayıp sağlayamadığı üzerine kurmayışı ve her iki tarafın da röntgenini çekmeyi başarabildiği için sululuklarını da görmezden geleceğim izninizle. Bu kadar kusur, her ana akım stüdyo filminde olur, lütfen! Fesat Mukayese: Blockers > Stories We Tell