Yönetmen: Tim Wardle | 96 dakika | Belgesel, Biyografi, Drama
Tamamen göz pınarlarımı kurutma avına çıktığım ve ara sıra da olsa Citizenfour vari bir sinema dersine denk geldiğim belgesel janrında 2018 sinema yılının en tatlı hediyesi oldu Three Identical Strangers. Eğer konu hakkında bilgi sahibi değilseniz ya da izlemiş birisi tüm ayrıntıları önünüze döküp sizin için büyüyü bozmadıysa sürprizleriyle her saniyesinde ilgiyi ayakta tutan, türler arası jonklörlüğe soyunmuş bir hikâye anlatma sanatı harikası bu bahsini ettiğim yapım. Neden? Çünkü her köşebaşına yeni bir ifşa saklayabilme imkanı tanıyan bir öyküyü taşıyor perdeye. Neredeyse her 15 dakikada bir tonu değiştirmesini mecbur kılan bir vardiya devri var yaşananların içerisinde. Üstelik anlatmaya koyulduktan sonra gösterişli bir teknik virtüözlüğe teşebbüs dahi etmiyor. Tek istediği olanı biteni tüm ayrıntılarıyla masaya getirip, karar mercinde bizleri yalnız bırakmak. Zaten bu da sinemayı ve bilhassa bu türü neden sevdiğimizi hatırlamamıza epey yardımcı oluyor. Peki nedir Three Identical Strangers’ın içeriği? Başlangıç noktası oldukça basit: Doğduğu gün birbirinden koparılmış ve filmin daha sonra açıkladığı sebeplerle farklı ailelere evlatlık verilmiş bir üçüzle yapıyor açılışı. Bu üç genç adamın yolları üniversite çağı geldiğinde bir şekilde kesişiyor. Sonrasında kalbe dokunan ve hatta kalp kıran buluşma ile iki saat nasıl dolacak diyorsunuz ki çok daha karanlık bir dönemece yaklaşıyor film. Direksiyon hâkimiyetini zorla kaybettiren gerçeklerin tesiri büyüyor ve öyle ki, can acıtıcı bir noktaya ilerliyor. İçerisinde mental problemlerle boğuşmak da var, bilimin insan hayatına dokunduğu anda atanan merhametsizliği de, haksız bulduğunuz ilim irfan sahibi insanların habitat mı fıtrat mı diye kafa karıştıran sorusu da. Öyle katmanlı bir yaşanmışlığa sahip ki vakti zamanında basının da gözdesi olmuş üçüzler, her izleyici vicdanını tırmalayacak bir sualle buluşmayı başarıyor. Yalnız tüm hayranlığıma rağmen şunu da kabulleneyim; Three Identical Strangers’ın hadsizleşmemek için kolaya kaçtığı son çeyrekte en can alıcı soruyu sahipsiz bırakması büyüyü biraz bozuyor. Bu noktada yapacağınız değerlendirme filmin o dakikasına kadar alabildiklerinizle sabitleniyor bu yüzden. Ben kural kitabında boğulduğu plancı bir sinema filmi üretmektense, kendini olanın bitenin kollarına bırakarak, mazinin rotayı şekillendirmesine izin verişini pek taze buldum. Hakkında bir şeyler karalaması da, eğer ki izlediyseniz, epey güç bir film bu arada, eklemeden geçemeyeceğim. Deneyimleyenler beni daha iyi anlayacaktır. Sürprizlerini bozmamak için diken üstünde bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Dolayısıyla gevezeliği sonlandırıp, bu gizli hazine sayesinde keşfettiğim çok alakasız bir şeyi açıklamak istiyorum. Şayet ilgi alanınız içerisinde filmler bulunuyor ve sosyal medyada bu konuda gevelemeyi seviyor iseniz kolay ünlü olmanın yolu çok insanın izlemediği bir filmi gazlayıp salt posterini paylaşmaktan geçiyormuş. Buradan tüm orta yol hesaplarına selamlarımı yollayarak “Sizi görüyorum.” demek istiyorum. Ama tabii sizi görüyorum da sizinle dans etmeyi hiç istemiyorum. Fesat Mukayese: Three Identical Strangers > Inarritu’nun mahalle yanarken saçını taramadığı yıllarından yadigâr kader pornoları