RuPaul's Drag Race

Keyfî Drag Race Tekrarı: Brown Cow. Not Stunning.

Yayınlandı

on

2013 yılında yeter artık, hayatımda kendi doğrularımı yaşamamın zamanı geldi diye kimselere haber vermeden karar alışımda kişisel travmalarımın payı büyük. Fakat o günden bu yana yaşadığım evrimin bir parçasını da, şaka gibi ama, RuPaul’s Drag Race isimli şahane programa borçluyum. Onuncu sezonla ilgili gevezeliklerimi tamamlarken şöyle demişim:

Drag Race’in giderek büyüyen popülaritesinin de yarışmaya zarar verdiğine katılanlardan değilim bu arada. Aksine, buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kendini queer canlısı, herkesin özgürce yaşayabilmesini isteyen bir insan evladı olarak tanımlasam da bilhassa trans bireyler ve direkt drag kültürünün açılımı hakkında çok güzel eğitti beni bu reality show. Bunu bir televizyon programının yapabildiğini görmek de neresinden bakarsanız bakın devasa bir başarı. Benim gibi nice hayatlara dokunduğuna, pek çok izleyicisinin dünyaya bakışını değiştirdiğine can-ı gönülden inanıyorum. Ve bu kucaklayıcı tavır mevzu bahis iken de oturup sırf daha çok izleyiciye ulaşıyor, kurallar değişti, gelenler yarışa daha hazır olduğundan inorganikleşti diye mızıkçılık yapamayacağım. Çünkü LGBT’nin bir parçası olan ya da davalarına destek veren herkesin verdiği pozitif mesajlar için istisnasız coşkulu tezahüratlar sıralaması gereken bir müsabaka bu, kim ne derse desin.

Sonra da şunu eklemişim:

Demem o ki, RuPaul’s Drag Race TV’nin altın çağı için çok çok değerli bir proje ve zirvedeyken bir süre daha bu popülerliğin tadını çıkarmalarına itiraz edemiyorum. Varsın bugüne kadar yarışmış herkes tükenene dek All Stars sezonları çekilsin. Kaldı ki televizyondaki müsabakalar içerisinde galiplerine ve hatta katılanlarına böylesine büyük kariyerler sunabilen, paralar kazandırabilen başka bir yarışma da yok. Çene yapmayın, yapıyorsanız da gölge etmeyin rica ediyorum. Bu hikâye daha yeni başladı ve niceleri de gelecek. Mini mini birler, çalışkan ikiler böyle programları izleyip farklı olmanın, farkında olmanın sorun teşkil etmediğini öğrenecek. Çünkü bu ılımlı, çaktırmayan öğreticiliğe, hele ki dünyanın çivisi çıkmışken her zamankinden çok ihtiyacımız var.

All Stars 4 için bayramlık ağzımı açmadan evvel VH1 transferi sonucunda değişen şeylerle ilgili ne düşündüğümü bilmeniz lazımdı. Tamamsak, başlıyorum… Ana akım bir projeye dönüştüğünü Lady Gaga ve Christina Aguilera gibi süper starları konuk olarak alması, lip sync şarkılarının anlı şanlı (ve muhtemelen telifi pahalı) gay türküleri olması, RuPaul’un artık her talk show’a çağrılması, gelen Emmyler, giden Saturday Night Live skeçleri derken az çok anlamıştık. Bu kafayla da All Stars’ın senelik bir organizasyona dönüşmesini ve VH1’daki yöneticilerin programın daha az izleyiciye ulaşmış eski sezonlarındaki queenleri de yeni izleyici profiline tanıtma şansı veren kararlar almasını hoş karşıladığımı tekrardan ekleyeyim. Lâkin kağıt üzerinde efsanevi bir sezon olacağına inandıran yeni yıldızlar serimize çok tatsız bir başlangıç yaptık.

Drag Race’in “yeni” problemi ne? Artık yarışma parası olmayanın finale yaklaşamadığı bir platforma dönüştü. İnsanlar oturup sanki büyük bir kod çözermiş gibi (normal sezonlardan bahsediyorum) Top 4 tahminleri yapmaya çalışıyor. Çocuklar gayet basit, şöyle iki haftacık izleyin. Performanslardan bağımsız kimin kostümleri pahalı duruyor bir bakın. Sonra da aralarından ne kadar deneyimli olduklarını göz önünde bulunarak bir eleme daha yaparsınız, olur biter. Bu modern sorunun bir de kaybeden tarafı var tabii. Programa güzel kılık kıyafetle gelmeyip, mecburen elenmek zorunda kalan kızlar ne etsin? Efendim bu kızcağızlarımız da, Monet ve Monique örneğinde olduğu gibi, bir meşhur laf/söz/gif/meme başrolü olmak için yağmur duasına çıkıyor. Şans yüzlerine gülerse de bunun üzerinden ticaret yapma şansı elde ediyorlar. Sonra da All Stars’ı, turnesi… Kaşeni artırabildiğin kadar artır yani.

Peki dönüyorum All Stars 2’ye. Herkesin en iyi sezon olarak gördüğü Alaskalı, Katyalı, Detoxlı ekibe… Kadroya bakar mısınız? Daha Alyssa Edwards’ın, Tatianna’nın, Roxxxy Andrews’ın adını ağzıma almadım. Öyle efsanevi bir ekip. İlk hafta yaptıkları Variety Show aklınızda mı? Herhangi birinin önceki sezonlardan kalma bir cümlesini alıp oradaki şova monte ettiğini hatırlıyor musunuz? Ne daha evvel Katya’yı jimnastik rutini yaparken gördük kendi sezonu içerisinde, ne Tatianna’nın “see me with them hands”inden haberimiz vardı. Dünyayı keşfe çıkmaya da gerek yok. Basit ve net: En iyi olduğun şeyi yap. Orijinal olsun, akılda kalsın, star karizmanı göster, yeteneğin konuşsun. Yahu All Stars 3’te bile, kimselerin yüzüne bakmadığı sezondan bahsediyorum, bir tane tekerrür yoktu. Peki bu dördüncü serinin prömiyerini ne yapacağız şimdi? Açıklandığından beri bakmaya doyamadığımız onluda kaç tane “gerçek yetenek” var?

Kalaylama kısmına Monique’den girişeceğim izninizle. Çünkü bu bölümde jüri tarafından yapılan sıralamayı da kafamda bir yere oturtamıyorum. Şöyle… Monique’in hayattan daha büyük bir karakter olduğunu kabul ettim. Sezonun anlatıcısı olmasına da sözüm yok, ki dedikodulara göre yarışta epey de ilerleyecekmiş. Asla itiraz etmiyorum. Fakat şu ana kadar onuncu sezonda duymadığımız tek bir şey çıkmadı ağzından. O rezalet şarkı da dahil olmak üzere. Dönüyorum Monet’ye. Hâlâ mı sünger? İtiraflarda süngerden taç, şarkı sünger hakkında, oh üstündeki elbiseyi çıkardın içinden süngerli mayo çıktı. Bitti mi? Bitmedi. Jasmine Masters’ın internetteki mevcudiyetiyle çok eğleniyoruz diye hiç uğraşmadan önceden tadına baktırdığı bir stand-up rutini ile şansını denemesini nasıl anlamlandırsak? Yani bu üçlünün en dibe, adlarının üzerinde yazdığı rujlarla kondurulmamasına epey şaşırdığımı belirtmem gerek.

Şimdilik favorim diyebileceğim, Manila kazansın tabii ama o da çok hak ediyor diye kendimle savaştığım Trinity Taylor the Tuck’ın berbat şarkısı için de söyleyebileceğim tek bir şey yok. Senin zaten yeni bir All Stars serisine davet edileceğin belli. WOW (programı yapan prodüksiyon şirketi) turnelerinde de fink atıyorsun. Şimdi yeteneğin doksanlardan kalma bir teypte kaydedilmiş gibi kulak tırmalayan, esprinin geldiğinin yüz metre öteden görebildiğimiz bu rezalet mi? Helal, süper, devam. Farrah Moan’un düşmese bile beş para etmeyecek rutini, Manila’nın anlamlandıramadığım kötü komedisi, Gia’nın elinden güzelce kesilmiş kuşe kağıdı fırlatabiliyor diye alkış bekleyen aymazlığı… Ne oluyor gençler, ne oluyor?

Çok zorlayarak bir Top 2 seçecek olursam, ben sadece sahneye bir karizma koyabildikleri için Latrice Royale ve Valentina derdim sanırım. İkisi de çok farklı bir şey getirmediler masaya. DeLa’nın memeleri, Aja’nın bilmem kaç metreden yaptığı death drop, Roxxxy’nin kabaresini aradı gözlerimiz. Fakat dediğim gibi star ışığı sayesinde en azından yirmi saniyelik gösteriyi sıkılmadan izleyebildim. Naomi Smalls’u da tüm Variety Show’un (a.k.a. cringe festivali) bütününde beni güldürebilen tek yarışmacı olduğu için yükseğe yerleştiriyorum. Ama zorla, ite kaka… Oluru yok vallahi. Şu Variety Show’un o-lu-ru yok!

Peki bundan sonra ne etmeli? Beklentileri güzelce düşürelim biz hanımlar beyler. Tamam Hall of Fame’de yer almayı sonuna kadar hak ettiğini düşündüğüm üç (ve hatta belki dört) aday sayabiliyorum. Ama şu Variety Show sinirimin geçmesi için biraz zamana ihtiyacım olacak. Çok mu beklentiye girdik, nedir? Bu arada… Yorumlara kimi/kimleri tuttuğunuza dair bir şey yazıverin, göreyim. Zaten şurada Drag Race’i izleyen 3-5 manyağız. Biraz tadı çıksın!

Keyfî Drag Race: Untucked

  • Yarışma başlamadan evvel Valentina kazanırsa çok sinirleneceğimi düşünüyordum. Ama yok yahu. Öyle sempatik bir yaratık ki, bakmaya kıyamıyorsunuz. Böyle star gücü de az gelir. Muhtemelen Ru kızcağızda bunu gördüğü için çok yağlamıştı dokuzuncu sezonda.
  • Farrah Moan yapamadığı esprilerden sonra hep böyle gülecek mi? Jade Jolie’li deja vu yaşıyorum sayesinde. Neyse zaten gidici duruyor. Baksanıza Chi Chi gibi, özgüven yerlerde.
  • Bob the Drag Queen > Monet X Change
  • Düşünsenize, televizyondaki en önemli queer şovusunuz. Anlattığınız insanların kültürünün en büyük parçası lip sync. Ve yıllar sonra artık pahalı parçaları yayınlayacak bütçeniz var. Mariah Carey’den Emotion çalıyor. Ama sahnedeki iki queen’in de hâli yok. Herhalde bir barda izlesem bu performansı, tuvalet molasına çıkardım.
  • Gia Gunn da canım yeni bir Phi Phi olmak istiyor, yazık. Elense de kurtulsak demeyeceğim yalnız. Biraz ortalığı karıştırsın. Drama da gayliğin şanındandır.
  • Reading Challenge’ın yayınlanmayan kısmının yayınlanandan daha eğlenceli olması da enteresan. Mystique was a mistake. Aşağıya koyayım da asıl bölümde yer almayan readleri, azıcık yüzünüz gülsün.

Genel sıralamam
⭐⭐⭐⭐: Manila Luzon, Trinity the Tuck, Valentina
⭐⭐⭐Latrice Royale
⭐⭐: Naomi Smalls, Monique Heart, Gia Gunn, Farrah Moan
: Monét X Change, Jasmine Masters

Bu tabloyu da böyle bölüm bölüm kendime göre renklendireceğim:

Yarışmacı 1 2 3 4 5 6 7 8
Farrah Moan SAFE              
Gia Gunn SAFE              
Jasmine Masters BTM2              
Latrice Royale TOP2              
Manila Luzon SAFE              
Monét X Change BTM2              
Monique Heart LOW              
Naomi Smalls HIGH              
Trinity the Tuck SAFE              
Valentina TOP2              

5 Comments

  1. Mesut

    15 Aralık 2018 at 19:19

    Ne kadar söylensen haklısın, ilk bölüm benim de beklentilerimin altında kaldı. Dedikodulara olabildiğince bulaşmamaya çalıştım ve gelecek bölümlerden umutluyum. Çünkü kadroyu çok sevdim, favorilerimi de ancak 4’e indirebildim kafamda. Manila, Naomi, Valentina, Trinity. Şimdilik hangisi kazanırsa sevinirim ama sezon ilerledikçe daha çok şekillenir tabi.

    Yalnız yayınlanmayan kısımlarını da izleyince, reading challenge’ı Valentina kazanmalıydı dedim sence? “Who’s the booger now, bitch?” ve “Mystique was a mistake” çok iyiydi.

    • Umur

      15 Aralık 2018 at 19:25

      Vallahi ben de Valentina’nın kazanması gerektiğini düşündüm tamamını izledikten sonra. Ama zaten bu bölümde başlar ayak, ayaklar baş oldu. O yüzden hiç şaşırmıyorum. Hani ne performans gösterirlerse göstersin böyle sonuçlanacakmış gibi duruyor.

  2. Adem

    15 Aralık 2018 at 19:42

    #TeamTrinityTheTuck
    Alt: Manila Luzon

  3. Refik Eren Uysal

    15 Aralık 2018 at 22:09

    Ben de ilk defa bir RPDR sezonunun ilk bölümünü izleyip aklımda hiçbir şey kalmamasının sebebini sorguluyordum. Sebep baya baya yavan olmasıymış demek. Senin yazıların bölümlerden her zaman daha zevkliydi zaten Mama 🙂

  4. Johan

    23 Aralık 2018 at 20:16

    Daha önceki halinden daha sevimli ve yetenekli geliyor artık Valentina. Kadro açıklandığında Manila ilk favorimdi. Ranaway sonrası jüri ünündeki poz ve cilvelerine bayılıyorum. Trinity’ nin ” TheTuck” ına da uyuzum ama o da favorilerimden. Jazmine in gitmesine sevindim… Gia daha önce hiç gözüme batmamıştı geçekten Phi Phi den rol çalmış gibi…

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version