Yönetmen: Michael Pearce | Oyuncular: Jessie Buckley, Johnny Flynn, Emily Taaffe, Geraldine James, Trystan Gravelle, Oliver Maltman, Charley Palmer Rothwell, Shannon Tarbet, Olwen Fouere, Tim Woodward | Senaryo: Michael Pearce | 107 dakika | Drama, Suç
Gizemi çok da derinlere saklanmamış bir cinayet ve yasak olduğu için ağına düşülen aşkın etkisinde karanlık bir masal anlatıyor Beast. Michael Pearce beyefendinin ilk uzun metrajlı filmi olma özelliğini taşıyan yapım kışkırtıldığı için kontrolde tutulamayan toy duyguların esiri olmuş bir kadının öyküsü aslında. Düşünüp de konduramadığı ve sırf bu yüzden kapıldığı adamın peşi sıra koşarken karşısına aldıklarının sayısı bir hayli fazla. Hem gelenekçi ailesini, hem de kendi prensiplerini hiçe sayarak sıradanın altında ezilmiş hayatına renk katmaya çalışıyor özünde. Boyunduruğunu tamamen reddettiklerine artık masum bir kız olarak görülmek istemediğini haykırıyor çok da kulaklarımıza zarar vermeden. Pearce öyle bir kasaba seçmiş ki bir de kendine, dört duvar arasına sıkıştırılmamış olmamıza rağmen kaçacak bir yer bulunmadığına ikna oluyoruz. Açık havada klostrofobiye yeni anlamlar kazandırıyor. Gerçi bu Fransa sahillerine yüzünü dönmüş bir İngiliz kara parçasını mesken etmesinden de kaynaklanıyor olabilir pekâlâ. Biraz daha derinine indiğinizde bugünün Birleşik Krallık’ına dair bir eleştirisi de var Beast’in. İşgal ettiği her yeri kendine benzeyenlerle kalabalıklaştırmış, o toprağa ondan önce adım atana da mertebesini bildirmiş bir kültürün geçmişe döndüğünü acıyla izlerken Michael Pearce bu sersemliğin modern dünyada büründüğü formu ele alıyor. Gerçi kışkışladığı karakteri tımar etme arzusundaki yetişkinler çileden çıkarken o kötü addedilenden akını da tamamen çekerek bir oyunbazlığa daha girişmiş. Ailesinin hayal ettiği her şeyin antitezi gibi gözüken bir adamı koluna takıp onu kurtlar sofrasına bırakan esas kızımızla kabul edilmiş kısıtlı özgürlük hâlinin çıkış noktasını arıyoruz kısacası. Bu, caniliği yakıştıramadığımız eli yüzü düzgün bey de ikiyüzlülüğümüzü yüzümüze vurmak için güzel suratının arkasına sakladığı kana susamışlığıyla dolanıp duruyor. Sosyo ekonomik farklılıkların yarattığı uçurumlarda kafa göz parçalamak serbest diyor Michael Pearce. Ahlakınızdan sebep kapasitesizliğiniz sizin olsun, ama çok da iyimser davranmayacağım diye ekliyor. Hakikati ortaya çıkarırken de teker teker tüm karakterlerinin motivasyonlarını incelemeye koyuluyor. Bana soğukkanlılığı ve hiçbir şeyi asla aceleye getirmemesiyle pek iyi geldi. İzleyicisine hasar vermeye niyet etmiş bir senaryoyla muhattap olduğumuz için de alışık olduğumuzdan farklı bir rotayı benimsemesine kaptırdım kendimi. Suçluluk duygusunu bambaşka şekillerde servis edip türlü manalar çıkarabileceğiniz, okuması keyifli bir film çıkmış kısacası ortaya. Üstüne üstlük başrolündeki Jessie Buckley de patlamak üzere olan bir volkan edasında salınıp dururken maksimumunu getiriyor masaya. Bir canavara bu kadar yakında durduğunu anladığı, tüm tüylerinin diken diken olduğu anda hele öyle bir ele alıyor ki oynaması gereken sahneyi, geleceğinin parlak olduğunu anlaması uzun sürmüyor. Haricinde bir de müziğiyle keşfettiğim Johnny Flynn var ki bakmaya kıyılamayan, üzerine çok bir şey söylemeyip sizi Beast’te kendinizden şüphe etmenize mahal verecek varlığıyla baş başa bırakacağım. Feast Mukayese: Beast > Shame