Dizi Eleştirisi

Fleabag (2. Sezon)

Yayınlandı

on

Yaratıcı: Phoebe Waller-Bridge | Oyuncular: Phoebe Waller-Bridge, Sian Clifford, Andrew Scott, Olivia Colman, Bill Patterson, Brett Gelman, Jenny Rainsford, Hugh Dennis, Kae Alexander, Ray Fearon, David Hargreaves, Christian Hillbord, Angus Imrie, Kristin Scott Thomas, Fiona Shaw, Hugh Skinner, Ben Aldridge | 25 dakika | BBC

Sosyal medyada epeyce konuşulmasından sebep ikinci sezonuna şimdiden 2019’un televizyon olayı muamelesi yaptığımız Fleabag önce bir tiyatro oyunu olarak başlamış yolculuğuna. Ardından şimdi bahsini edeceğim, iki sezon arasına üç sene sığdırmış bir diziye dönmüş. Yalnız Phoebe Waller-Bridge tutan formülünü biraz daha sağmakta ısrarcı. Şu aralar Broadway’e de tekrardan oyun formatında uğrayacakmış bu öykü. Neyse ama, bizi Crashing ve Killing Eve ile de kutsadığından çok çıkıntılık yapmaya gerek yok. Kaldı ki tadı damağımızda kalmış seriyi ulaştırabildiği hayranlara başka formlarda sunabiliyorsa ne mutlu onlara. Neyse efendim, direkt meseleye gireyim ben. Bilenler bilmeyenlere zaten anlatmıştır diyerek, öncelikle dördüncü duvarı yıkmaktan çekinmeyen, günün orta yaş krizinin gerilediği yeni aralıkta (yirmilerin sonları) bir ana karaktere sahip olduğunu hatırlatayım Fleabag’in. Hayatının her yerine tesir etmiş disfonksiyonelliğin travma orijinli olduğunu ilk sezonda oldukça güzel anlatmıştı hatırlarsanız. Bu seride ise biraz daha derli toplu sanki hem verdiği mesaj, hem de deneyimledikleri. Dünyayla neyi alıp veremediğini çözümledikten sonra sahneyi kıvrak zekasına ve doyuruculukta sınır tanımayan üstün mizahına bırakmış Waller-Bridge. Sanki varlığıyla değerli bir hediye ettiği fânilere nasıl senaryo yazılacağının dersi veriliyor. Bu da yetmezmiş gibi, yeni andropoz/menopoz dönemimizin orta yerinde bireyin ayak uydurmasının istendiği o hızlıca akıp giden hayatı tüm renkleriyle alıp çevresiyle arasına ördüğü duvarlar üzerinde nanik çekiyor hepimize. Performansının kameraya dönüp seyircisini muhattap aldığı anlara mı ağlayayım yoksa rahibi, üvey annesi, kız kardeşi, eniştesiyle iki çift laf ederken küçücük mizansenlere sığdırdığı yutkunmalara, dudak bükmelere mi? Şimdi geriye dönüp bakınca bizi final anına hazırladığını da fark edip iyice hüzünleniyorum. Ada alçak gönüllüğünün ürünü olarak tadında bırakıp biz doyumsuz tüketicilere ezber bozan anlatısını sulandırmadığı bir nihayet hediye ediyor. Sayısı giderek artan, bakın tüketim çağındayız ve tüketirken de tükenmek çok kolay diyen irili ufaklı anlatıların bütün tuzaklarından koşarak kaçıp mümkün olabilecek en sade sona ulaşmasıyla da iyice başı arşa değiyor. Bir de şunu eklemek gerek, kadın perspektifinden olup da kusuru saklayan ya da farklılığın altını çizen tekstlere inat Waller-Bridge’in Fleabag’i çok gerçek. Yani gerçek hayatı bildiği için gerçek aslında. Ağzını geleni söylerse ailesiyle olan ilişkisinin parçalara bölüneceğini fark edip oto sansür uyguluyor, zehrini bir tek bize döküyor. Yakıp yıkıp geçmiyor da, kalabalığa kaynayayım diye içine atıyor. Bu yüzden yaralı, bu yüzden hem özgür hem de bir o kadar yalnız işte. Buradan da ulaşılabilecek tek bir soru var: Phoebe Waller-Bridge sen bize ne ettin? En yakın arkadaşınızı ya da annenizi kaybetmediniz, seksi hayatın keşmekeşinden kaçmak için de kullanmıyorsunuz diyelim, hiç fark etmez. Yine empati sponsorluğunda dört başı mamur bir bağ kuruluyor bu öyküyle. Çünkü bugüne dair hem ham, hem de böylesine özenli donatılmış bir başka hikâye çıkmadı önümüze. Aksini iddia eden varsa da beri gelsin.
MVP: It’s a tie! Phoebe Waller-Bridge, Andrew Scott ve Sian Clifford.

1 Comment

  1. özge

    15 Nisan 2019 at 23:18

    Günler geçti dizinin bitişinden ama etkisi hala geçmedi. Toplu taşımada birden aklıma düşüyor, beynimin içinde Andrew Scott’ın KNEEL diyen sesini duyuyorum… Her şeyiyle muazzam. Ayrıca daha iyi bir son olamazdı bence. Phoebe Waller-Bridge buradan sana sesleniyorum; kalemin elinden, yüzün kameranın önünden hiç düşmez umarım.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version