Pride Boy

#PrideBoy: Teorema

Yayınlandı

on

Yönetmen & Senaryo: Pier Paolo Pasolini | Oyuncular: Terence Stamp, Laura Betti, Silvana Mangano, Massimo Girotti, Anne Wiazemsky, Andrés José Cruz Soublette, Ninetto Davoli | 98 dakika | Drama, Gizem

Nasipte bir Pier Paolo Pasolini filmi hakkında 400 kelimelik yazı karalamak da varmış. Canım Pride, sen nelere kadirsin… Öncelikle haddimi aşma ihtimalime karşı ufak bir uyarıda bulunarak yola koyulmak istiyorum. Sonra özürlerle vakit harcamayalım. Evet, nerede kalmıştık? Kendi yazdığı aynı adlı kitabı uyarlamak üzere kolları sıvayan Pasolini beyefendinin filmografisinde tekrar tekrar ziyaret edilmeyi hak eden birkaç taşyapıt olduğunu görmezden gelmek mümkün değil. Aykırı sinemasının kapitalizmi tümden hırpalayan felsefesi bugün bile etkisini muhafaza etmekte. Ancak övgüler, sevgiler, saygılar hepsi hoş da Teorema, Pasolini’yi tanımak için doğru bir adres değil bence. En azından yeni başlayanları filmografisindeki harikalara yönlendirmek daha doğru olacaktır. Burjuvazinin, Pasolini standartlarında basite indirgenmiş ve hafifletilmiş versiyonu bu azıcık ucundan kuir çorbanın en zayıf noktası. Sen de mi Brütüs dedirten basitlikte türlü sembol ile pek oyalıyor sanki seyircisini. Burjuva takımı ellerindeki iş yerlerini çalışanlarına devrettikten sonra algı değişiyor ve eskinin yüzüne bakılmayan mavi önlüklüsü, kadını erkeği fark etmeksizin konaktan bozma evimizin ahalisini efsunlu bir arzu ile harlıyor. Anası babası, oğlu kızı, o da yetmedi evin hizmetçisi için bile ateşi söndürecek tek birey malın esas sahibi eyleniyor. Merdiven başlarında çırılçıplak karşılamalar mı dersiniz, uyurken elimi bacak arasına götürsem ikilemleri mi. Mümkün olsa paradan şişme adam yapıp azgınlığını bu yeşil balonla dindirecek ailenin odak noktasından Terence Stamp çıktığı anda da bir takım, kaosu daha da az, anlaması kolay denklemlere sevk ediliyoruz. Çok da müşkülpesentlik taraftarı olmadığımı hep söylüyorum; ama elindekiler gidince kafayı yiyen burjuva babacık Pasolini için fazla “Kapitalizm Eleştirisi 101” sayılmaz mı? Sadece ilham olduğu yüzlerce sinemacıyı keşfetmek nâmına uğranılması gereken duraklardan biri olarak saygı gösterebilirim Teorema’ya. İşin bir de Tüm Zamanların En İyi 30 LGBTQ+ Filmleri listesine girme kısmı var tabii. Teker teker tükettikçe fark ediyorum ki değerlendirmeye katılanların günün politik iklimine uygun seçimler yapmak gibi bir derdi olmamış. Pasolini’nin Teorema’sı neyse ki çok büyük sakatlıklar içermemekte. Ancak madem aldık bu kuir balonunun içine ve etiketlerimizle izlemeyenleri gökkuşağından renkler taşıdığına ikna ettik, keşke içerisinden imalarda bulunan ama adım atmaktan çekinen heteronormatif bir takım fanteziler olmasaydı. İşin kötüsü, Pasolini eşcinsel kimliğini başka filmlerinde bazen homoerotik tansiyon, bazen ise herhangi bir sisin arkasına saklamadan ilan etmiş. Burada ise ne acıdır ki kabarıklık gösterip, ağız sulandırmaktan öteye gidemiyor. Dolayısıyla vasat sınıf eleştirisiyle birlikte inceden saygı duyduklarımızın yanına gönderebiliyorum yalnızca. Benim Pride Boy isimli köşemde satır satır tükettiğim derlemede neden yer aldığını da buyursun adını verenler açıklasın. Neyse efendim, hâlihazırda ağzımıdaki acı tadı temizleyebileceğimiz hazineleri de var, iyice sulandırıp canını çıkarmayayım. Zaten yolumuz ziyadesiyle uzun.
Fesat Mukayese: The Killing of a Sacred Deer > Teorema

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version