Portrait de la jeune fille en feu | Yönetmen & Senaryo: Céline Sciamma | Oyuncular: Noémie Merlant, Adèle Haenel, Luàna Bajrami, Valeria Golino | 121 dakika | Drama, Romantik
Size resmin sanat tarihinindeki yolculuğundan girip, Orpheus ve Euridice’in aşkından çıkacak Portrait of a Lady on Fire yazıları eminim bir yerlerde vardır; ama bu o yazılardan biri değil tahmin edeceğiniz üzere. Hisler coğrafyasında tavrını mesafeli bulduğum için es geçtiğim Fransa’dan çıkmış bu aşk hikâyesi kuir üretimin yeni doruklarla tanıştığı bugünden bir başka taşyapıt diyerek girmek istiyorum ben söze. Beyaz hetero erkek kalabalığı haricinde evrende rengi olan herkesi anlamakta usta Céline Sciamma, bize 2010’lu yılların son şaheserlerinden birini armağan etmiş film formatında. Ölüme kollarını açmış kız kardeşinin bahtını yaşamak zorunda kalan Heloise, henüz onu görmemiş gelecekteki müstakbel eşiyle evlenmek istemediği gibi, yüzünü görsün diye yapılacak portreye de karşı çıkıyor. Bunun üzerine Milano’daki yaşamını özleyen ve bu evlilik ile büyüdüğü topraklara geri dönme fırsatı yakalayacak annesi, özünde ressam, ancak Heloise’in resminin yapılmasına taş koymaması için yürüyüşlerinde ona eşlik edecek bir hizmetli olarak tanıştırılan Marianne’i tutuyor. Kederini bir kilisede iki ay boyunca dört duvar arasında dua ederek geçiren Heloise’in özgürlüğüne kavuşmasındaki şahit Marianne, onu kendi yaşam alanında gözetlerken de, aralarında bir şeyler filizlenmeye başlıyor. Yalnız bu manzara ezber ettiğimiz aşk hikâyelerinden birine evriliyor diyemem. En azından pro kürtaj mesajını da çentik olarak atmış filmden tek aldığım temasa aç tutku değildi. Sciamma, 18. yüzyılı mesken edinmiş Portrait of a Lady on Fire’da medeniyetten izole olmuş habitatıyla, hayal kırıklığının sebep olduğu hırçınlıklarıyla, her zerreye tesir etmiş çaresizliğiyle kalbinizi eline alıp parçalara ayırıyor ama bu sırada sanatın birden fazla koluna da değerli methiyeler düzerek sizi teselli ediyor. Yalnız bundan da öte, ben çok daha farklı bir aydınlanmanın tesirinde kaldım, belki kendi hayatımdan bir yaşanmışlık ile ilişkilendirdiğimden sebep. Gökkuşağı spektrumunun herhangi bir yerinde ikamet eden bireyi mutlak sona boyun eğdiren bir zaman aralığında gözlemliyor oluşu daha önce rastladığımız, geçmişe dair her eşcinsel sevdaya has bir seyir olsa da Sciamma çekirdeğe erişip kaçınılmaz olan ile ehlileştiriyor izleyicisini. Çok az söz ile hayatta durdukları yerleri anlamamıza yardımcı olduğu karakterlerinin vaziyetlerini finaldeki birkaç kilit sahne ile pekiştiriyor olsa da son dönemece girmeden de tadıyoruz aslında biz o hüznü. Marianne, Heloise’i Fransız kızlarından biri gibi çizerken her karesi bir çerçeveye konulup duvara asılmak isteyen kadrajlarıyla, tablonun içine girmişiz de sanki resmin arkasındaki hikâyeyi dinliyormuşuz hissini yaratan görüntü yönetmeni Claire Mathon’un bu duygu aktarımındaki payını da es geçmemek gerek tabii. Şahane bir ortaklıktan bahsediyoruz burada. Sanat eserinin anlamıyla tamlık sağladığının altını çizmek üzerine eminim yazıp çizmiş, üzerine kafa yormuş birileri vardır. İşte Mathon – Sciamma ikilisi tam olarak bu oyun alanında vals ediyor kusursuzca. Müzikal anlarını da hikâyedeki akışın önemli yerlerine kondurup sanki bu tercihiyle bile filmi yaparken prensip edindikleri esaslara hizmet ediyor. Ve Portrait of a Lady on Fire öyle bir film ki boğaza koca bir yumru yerleştiren finaliyle yapbozu tamamlayıp, bütün zenginliğiyle her türlü tutunacak bir dal uzatıyor izleyicisine. Vitrine koyduğu aşkın arkasına dünyaları sığdırıyor. Umuyorum iyi ya da kötü bir reaksiyon vermek adına, 2019’un sinema olaylarından biri olarak saymaktan çekinmediğim, orijinal adı Portrait de la jeune fille en feu olan yapımla, sizin de yollarınız er geç kesişir. Cannes’da yalnızca senaryo ödülü almış olmasını kınamak adına bile sinema salonunun yolunu tutmaya değer.
Hazır başka sinemanın da programında varken merak ettirdin bak. Cannes’da sadece senaryo ödülünü almış olmasını da kınayacagım begenirsem, söz 🙂 ( Bu arada yumuşak g’ler çıkmıyor 🙁 )
Serbay
11 Aralık 2019 at 11:40
Hazır başka sinemanın da programında varken merak ettirdin bak. Cannes’da sadece senaryo ödülünü almış olmasını da kınayacagım begenirsem, söz 🙂 ( Bu arada yumuşak g’ler çıkmıyor 🙁 )