Yaratıcı: Jay Carson | Oyuncular: Jennifer Aniston, Reese Witherspoon, Steve Carell, Billy Crudup, Mark Duplass, Gugu Mbatha-Raw, Néstor Carbonell, Karen Pittman, Bel Powley, Desean Terry, Jack Davenport, Marcia Gay Harden | 60 dakika | Apple TV+
Askere gitmeden evvel tamamlayıp bir türlü yazamadığım dizilerle uzun süren sessizliğimi bozma vakti artık. Emmy sezonuna hazırlığımın startını (diğer bir deyişle izlediğim her şey hakkında fikir beyan etme hastalığımın TV yansıması) streaming servisleri dünyasına hızlı bir giriş yapan Apple’ın ilk büyük projesi The Morning Show ile vereceğim. Hem Bill, hem de Hillary Clinton’ın ekibinde aktif olarak görev yapmış Jay Carson’ın yarattığı dizi, post Harvey Weinstein döneminde parmağını sokanı tek dalgayla boğmuş denizlere açılıyor, tek bir sabah programı üzerinden eğlence/medya endüstrisinin pas tutmuş dişlilerini inceliyor. Öyle geniş bir yelpazede arıyor ki suçlularını, tamamen ak olmayı başaran tek bir karakter yok görüş alanında. Bir tarafta var olan düzenin beyaz bir erkek olarak kendisine sağladığı çirkin konfor alanını sonuna kadar kullanan Mitch Kessler, diğer tarafta gözünü etrafında olup bitene dolaylı yoldan da olsa yumarak ona çanak tutan Alex Levy. Nicelerine oturduğu koltuk üzerinden sağladığı gücü yanlış kullanabilmesi için imkan sağlayan kanal yöneticileri, yapımcılar, toksik bir çalışma alanında para kazanmaya çalıştığını anca sular durulduğunda anlayabilen susması öğretilmiş kadınlar ve tüm bu işleyişe yarım yamalak da olsa daha ahlaklı bir yerden bakmayı başararak yenilik getiren Bradley Jackson. Büyük meblağların tek bir günde kazanıldığı ekosistemde ne var ne yoksa kılıçtan geçiyor özetle. Öyle ki mesele sadece çalışma arkadaşlarına istismar eden bir Matt Lauer modeliyle de sınırlı kalmıyor. Burada bilerek, istediğini sandığı, tüm temeli cinsel ihtiyaçlar üzerine kurulmuş çıkar ilişkisinin mağdurunu bile sorguya çekiyor The Morning Show. Yeri geliyor, gerçekten de karşılıklı sevginin yer aldığı ama hem alt üst ilişkisi, hem de aradaki yaş farkı sebebiyle bir kaşımızı kaldırmamıza sebep olan bir başka manzarayı kontrolden geçiriyor. Mevcut ana karakterler üçüncü bir boyuta sahip olsun diye ailevi problemlerle biraz süslendiğinden bu kısmı bayağı bulduğumu inkâr edemeyeceğim. Fakat geri kalanında kurduğu denge, yahu biz #MeToo’dan yana mı yoksa karşısında mı bir şey izliyoruz diye sorduran gelgiti enfes. Belki dört başı mamur diyaloglar ve zekice planlanmış olay örgüleriyle televizyon tarihine adını altın harflerle yazdıramıyor. Ancak yıldızlarla dolu kadrosunu beslediği şahane yardımcı oyuncu ekibiyle birlikte The Morning Show, işleyişi köküne kadar yenilenmiş Hollywood’un yeni benliğinde vadinin haritasını öyle güzel çıkarıyor ki şu ana kadar izlediğimiz bütün aktivist masalları bir kenara itebiliyoruz. Bir de pardon ama Jennifer Aniston’ın Friends’in bitişinden 15 yıl sonra resmi olarak televizyonlara dönüşünü izlemenin verdiği keyifle boy ölçüşebilecek bir şey var mı şu dünyada? Azıcık ucundan varlığından haberimizin olmadığı bu karmakarışık hisler Billy Crudup’a mı yoksa karakterine mi yönelik diyerek noktalayayım yazımı. İkinci sezon için beklemedeyiz. MVP: Billy Crudup (Cory Ellison)