Yaratıcı: Jordan Weiss | Oyuncular: Kat Dennings, Brenda Song, Shay Mitchell, Esther Potivsky, Beth Grant, Connor Hines, Brianne Howey, Vella Lovell, Malin Akerman, Goran Visnjic, Matthew Gray Gubler, Camilla Belle, Macaulay Culkin, Margot Robbie, Nikki Reed | 30 dakika | Hulu
Tarifi imkansız bir psikolojik süreçten geçiyoruz hep birlikte. Üç aylarda gezmeye çıkanlarımız için bile evin kapısından dışarıya adım atmanın bir opsiyon olmadığını bilmek zorluk yaratır oldu. Ama daha yolun çok başındayız, optimum koşullara ulaşılana kadar da şikayet etmenin kimseye bir yararı olmayacak. Dolayısıyla müziğe, edebiyata ve sinemaya sarıldığımız şu günlerde 24 saatte iki dizi bingeleyecek forma ulaşmış olmamın arkasındaki asosyalliğe takılmamaya çalışıyor, aklımı realiteden uzaklaştıracak her şeye sıkıca sarılıyorum. Hulu’nun Margot Robbie’nin prodüksiyon şirketi tarafından (hatta dizide konuk oyuncu olarak da yer alıyor) yapılmış, Kasım ayında sessiz sedasız seyirci karşısına çıkıp köşesine çekilmiş projesi Dollface’i de korona günlerimin en büyük keşiflerinden biri oldu. 2 Broke Girls adındaki faşist, homofobik ve seksist kepazelikte yıllarını heba eden Kat Dennings’in başrolünde yer aldığı yapım beş senelik ilişkisi ansızın bitince, sevdiği adama ilgi gösterirken en yakın arkadaşlarına sırtını dönmüş ve uzaklaşmış bir kadını izliyoruz. Ayrılığın ardından esas kızımız Jules, bir kedinin suretine bürünmüş akıl hocasının da desteğiyle kalbini kırdığı kız arkadaşlarının yanına dönüyor. Sıfırdan onların gönlünü almaya, dostluklarını daha sağlam temeller üzerinde kurmaya çalışırken kendiyle ilgili, büyümeye mahsus problemlerini de teker teker çözümlemenin yollarını arıyor. Bir tarafta henüz aşamadığı bir eski sevgili, bir tarafta işi, üstüne geçim sıkıntıları, otuzlara merdiven dayamış olmanın verdiği dayanılmaz ağırlık, tekrardan kalbini onarmak derken hepimizin öyle ya da böyle tattığımız acı tatlı yaşantılar üzerinden bir komedi tufanı çıkıyor ortaya. Klişe tarafları yok değil. Jules bütün iniş çıkışlarına rağmen mantığıyla duygularını dengelerken dostlarından biri salt akılı, diğeri de dümdüz “Carpe diem!” virali olarak işlev görüyor. Bir de Crazy Ex-Girlfriend’ten ihraç edilmiş Esther Potivsky var ki, onun canlandırdığı Izzy de aynı konular üzerinden tekerrür hâlindeki perspektiflerle yinelenen tartışmaların gazını almak üzere eklenmiş denkleme. Ancak tipik, “Keşke ben de bu grubun bir parçası olsam.” dizisi Dollface. Üstelik kör kör parmağım gözüne bir devirde çok temiz bir kadınların gücü/feminist hareket mesajı veriyor. Beni en çok etkileyen nokta da kadın – erkek ilişkileri esas öykünün büyük bir parçasını oluştursa da esas sermayenin tamamen arkadaşlık, dostluk, kardeşlik üzerine kurulması. 10 bölümlük ilk sezonu bir çırpıda bitirmeme yardımcı oldu bu dümdüz yenilikçi hâli ve bulaşıcı pozitifliği. Bir de uzun süreli bir ilişkiden yeni çıkmış olmanın verdiği aşinalık ile çok düşmüş olabilirim içine, yalanım olmasın. Şimdi gözümüz pek şahane finalinden sonra gelecek yeni sezonunda. Bu sefer yolculuğunu ses çıkarmadan tamamlamasına izin vermeyeceğim, söz! MVP: Esther Potivsky (Izzy Levine)