Yaratıcı: Issa Rae | Oyuncular: Issa Rae, Jay Ellis, Yvonne Orji, Natasha Rothwell, Amanda Seales, Alexander Hodge, Kendrick Sampson, Wade Allain-Marcus, Leonard Robinson, Christina Elmore | 30 dakika | HBO
Sex and the City, Girls ve giderek sayısı artan kadın merkezli, bizzat ana karakteri canlandıran aktris tarafından yazılıp çizilmiş dizilerin yarattığı alt janrın yeni nesil temsilcisi Insecure dördüncü sezonunu da tamamladı. Tamamı siyah yüzlerin oluşturduğu bir çevrede geçen öykülere her daim daha çok yer vermiş kablolu kanalların öncüsü HBO, Issa Rae’in başlattığı ve ilerledikçe açılan serüveni reytingini kaybettiği dönemde bile yarı yolda bırakmadığı için Insecure sevdamız sekteye uğramadan devam ediyor. Öyle ki Rae, zamanla hikâyesini de iyi budadığı için kendi nirvanasını yaşamaya her seriyle bir adım daha yaklaşıyor. Dördüncü sezon da tam anlamıyla bir zirve. Bu benim yirmilerimin ikinci yarısını yeni devirmiş ve tıpkı Issa gibi artık etrafımı sadece beni mutlu eden şeylerle doldurmak istememle de alakalı olabilir tabii. Lawrence’ı tablodan çıkarıp çıkarmamak arasında yaşadığı tereddütü yeni bir normale bağladığı, Molly’le kurduğu bağı birlikte ama farklı insanlar olarak büyümek üzerinden yeniden tanımladığı ve en önemlisi birey olarak kim olduğunu çözmeye epey yakınlaştığı bir zaman aralığına şahit olduk. İlmek ilmek işlemiş Issa Rae, alter egosunu. Artık alter demek de ne kadar doğru bilmiyorum. Şana şöhrete kavuşmadan önceki benliğinin bir parçası sanki bu kurgusal karşılığı ve artık geçmişe dönüp dışarıdan bir gözle bakabilmeyi başardığı için duruluyor zaten sular. Issa’nın aynada kendiyle yüzleştiği, araya espri formunda ufak uçarılıklar sıkıştırdığı anları bir kenara koyarsak kendini ifade ettiği her anda, kırgınlıklarını ve hevesliklerini dile her döküşünde farklı bir yetişkinlik hâli var artık. İstemesek de gelen, yaşadıklarımız sayesinde kavrulup son formuna ulaşan o erginlik. Dolayısıyla hayat değişir ve o da kendini bugününe adapte ederken daha net çözülmelerin, kestirip atmaların yaşanmasına şaşırmamalı. Zaman hakikaten her şeyin ilacı işte. Insecure da bildiğimiz yollara çıkıyor. Kapanan kapıların bir sebebi var diyor, derdin tasanın keyfini almayı da bileceksin diye buyuruyor. Dostluk baki ama bencil olman gerekiyorsa da korkma diye cereyan yapacak çıkış noktaları yaratıyor. Belki bilinçli, belki değil. Bildiğini anlatıyor en nihayetinde Issa. Herkesin kendinden bir parça bulabileceği yolculuğunu bağlı olduğu komünitenin yazıya dökülmemiş kodlarıyla harmanlayıp bir güzel servis ediyor. Ötesi yok. Varsa da aynı yolculuğun bir sonraki aşaması işte. Orada ne olduğunu henüz ben de bilmiyorum. Fakat Issa ile birlikte tatmaya, yeni bir basamak daha çıkmaya hazırım. Hadi hayat, savur bakalım yeni meydan okumalarını. Biz hazırız! Unutmadan… Biçim olarak da dördüncü sezonun önceki yıllara oranla çok daha güçlü bir yere konumlandığını eklemem gerek. Önceki yıllarda Melina Matsoukas ve Regina King’e teslim edilen bölümlerden sonra bu yıl da Kerry Washington’ın yönettiği ve kadrodan Natasha Rothwell’in kaleme aldığı iki ayrı epizotla bir kademe daha yükselişe geçmiş. Alıştığımız 8 haftalık düzen yerine 10 bölüme yayılmanın avantajı da unutulmasın. MVP: Issa Rae (Issa)