Yönetmen & Senaryo: Małgorzata Szumowska, Michał Englert | Oyuncular: Alec Utgoff, Maja Ostaszewska, Agata Kulesza, Weronika Rosati, Katarzyna Figura, Andrzej Chyra, Łukasz Simlat | 113 dakika | Komedi, Drama
Uluslararası film yarışında Polonya’yı temsil etmeye hazırlanan Never Gonna Snow Again, orta sınıfa has suçlululuk duygusunun iklim kriziyle de muhattap olduğu, ölümün bütün formlarındaki sağır eden sessizliğe kulak kesilmiş karanlık bir masal olarak özetlenebilir. Ukraynalı göçmen bir masör, banliyöden bozma bir burjuva mahalinde ev ev dolaşarak ismi kentleşse de cismi aynı kalan şehire çıplak gözle bakmamıza yardımcı oluyor. Acımasız ve mutsuz bir sükünetle kaplanmış bu yerde Çernobil yakınlarında doğup insanları hipnoz yoluyla iyileştirme gücüne erişmiş mutanttan bozma bir süper kahraman kılığına bürünüyor esas oğlanımız. İşin içerisinde bölge sakinlerine şehveti tattıran, özel hayatlarındaki hakikate muamele çeken bir yaramazlık hâli de yok değil. Yalnız esas marifeti absürtlüğünde Never Gonna Snow Again’in. Seri bir şekilde film üretmeye devam eden Malgorzata Szumowska ve Michal Englert ikilisinin uzaktaki kocasının yokluğunu gidermek isteyen eş, kanserin yüzünü gösterdiği hâne, uyuşturucu bağımlısı ev hanımı ve nice olağan ev hâlini inceleme altına alırken kamerasını yerleştirdiği yer bir basamak daha yukarıya taşıyor anlatılanı. Çünkü, bunu nasıl ifade edeceğimi bilemesem de, Never Gonna Snow Again içeriden olduğu kadar dışarıdan da bir gözle seyrettiriyor olanı biteni izleyicisine. Sanki hikâyemizi dillendirenler de gördüklerine duyduklarına en az bizim kadar şaşkın, söylediklerinin büyüsü altında gibi. Yeni topraklar keşfetmese de rolünün hakkını veren Alec Utgoff’un fiziksel avantajlarını kullanmaya gayret gösteren yönetmenlerin bu yolda tekerrürle eskiyen bir arzulanma döngüsünün startını vermeleri haricinde eleştiri getirebileceğim çok büyük bir gedik yok. Yalnız bu bahsettiğim tekrarlar yeni bir şeyler denemeye yeltendikleri son çeyrek haricinde bütünü kapsadığı için biraz heyecanımızı öldürüyor. Biçimsel olarak oldukça disiplinli çalışmış olmaları da filmi olduğundan daha soğuk kılmış. Ama diğer taraftan Zenia’nın bütün habisliklerini gördüğü evlere yaptığı ziyaretlerle paralel bir yerde zaten bu ışıltısızlık diyebiliyoruz. Karaların ağırlıkta olduğu tarafa adım atmaktan çekinmeyen bir masal gibi koca şehrin üstüne çivisi çıkmış dünyanın yeni kışından bir perde indirirken hem muhattabını, hem de güzelce boyayıp süslenmiş kutudan evlere yerleştirdiği kahramanlarını tedirgin ediyor. İşaret ettiği mesaj da belli; tamam toplum düzeninin komünizm etkisi altında olduğu bir dönemi kapayıp, mührü çektik. Ancak şimdi de yeni bir normal/anormalde ezber ettiklerimiz haricinde vuku bulan her şeye öcü muamelesi gördüğümüz bir başka buhranı yaşıyoruz. Üstelik bu sefer altını çize çize özgürüz de diyerek tezatlar altında eziliyoruz. Sadece hapisanelerimiz biraz daha lüks.