Eleştiri
Spencer
Pablo Larraín’in Neruda’da işleyen, Jackie’de asla karşılığını bulamayan, ana karakterini “hasta” olarak ele alma çabası Spencer’da da başarısızlıkla sonuçlanmış ne yazık ki. Bu sefer daha önceki deneklerinden daha hassas bir karakter var tabii ki merkezde. Tamamen halka mal olmuş bir figür olması sebebiyle hem yazılı hem de görsel medyanın yakından takip ettiği, dolayısıyla bizim de farklı medyumlar yoluyor tanıma fırsatına eriştiğimiz Diana’yı akli dengesi yerinde olmayan, psikozlarının altında ezilip giden ve her gün biraz daha kendini kaybeden bir kadın olarak çizme ısrarı filmin bütün problemlerinin temelini oluşturuyor. Kah bu eziyetten bozma ziyareti sırasında okuduğu Anne Boleyn biyografisinden sebep kader ortağı olarak gördüğü eski İngiltere kraliçesini karşısında gördüğünde, kah geçmişten kalma bir paltoya sıkı sıkı tutunarak bulunduğu mental durumun altı çizildiğinde hep tek bir yerden besleniyor Spencer: Diana’nın ters giden her şey karşısında dayanacak bir güç bulamayan, monarşinin onu tek hamlede yutmasına yardımcı olacak narinliği, zayıflığı.
Ofansif okuma gayretinde değilim bu portreyi. Larraín’in bunu hep yaptığının da bilincindeyim çünkü. Fakat Spencer özelinde ne yazık ki, sözde tutmuş formülü bir türlü işlemiyor. Bunda Kristen Stewart’ın Diana’ya ait bir ya da iki hareket üzerinden kurduğu tekrarcı ve bir hayli yorucu performansın etkisi büyük. Ama haricinde filmin de kendini fazlasıyla ciddiye alan, görsel kodlarının arkasına saklanan bir tarafı var. Aynadaki yansımasına âşık öykünün içerisinde bir noktadan sonra poz kesen Diana’nın, ona yoldaş olan saray çalışanlarının, kareye girdikleri anda prensesin hâletiruhiyesini değiştiren çocuklarının, mesafelere hükümdarlık eden kraliyet ailesinin de bir ehemmiyeti kalmıyor ve Spencer upuzun bir lüks giyim markası reklamına evriliyor. Köklü, kolonyalizme el açmış ve sadece kendi kesesine girenin derdindeki kültürlerin altında ezilen herkesin dolaylı yoldan sesi olabilecekken, bu şatafatlı fakat dümdüz yolu tercih eden bir film nasıl ciddiye alınabilir ki?
ERHAN
21 Mart 2022 at 19:19
Filmi henüz izlemedim ama kristen stewart aday olmasıda beni çok sevindirdi zira panic odasından beridir onu ve filmlerini takipdeyim oscarı alması zor ama başlangıç için iyi bir adım