Dizi Eleştirisi
Euphoria (2. Sezon)
Sekiz haftalık serüvenimiz diziye zarar verdi mi, vermedi mi bilemiyorum fakat her karakterin birbirinin karbon kopyasına dönüştüğü bir sezona şahitlik ettik hep birlikte, bundan çok eminim. Göz hizasındaki herkes baba problemlerine sahip, bu boşluğu toksik ilişkilenmelerle gidermeye çalışan karikatürlere indirgendi. Euphoria’yı özel kılan en başından beri yeni bir gezegen keşfediyor olması, hikâye anlatma sanatında görülmemişi yapması değildi elbette. Ancak akı karası karışmış, kimsenin birbirinden ayrışmadığı ve o yaşa dair, her şeyi kendin hakkında ya da kendin yüzünden zannetme hâlinin öykü üretiminde yegâne kaynak olarak işlev gördüğü bir kakafoni de değildi pek sevdiğimiz bu dizi. Öyle bir kargaşa ki, manzaramızın tek Waldo’su Lexi Howard bile kız kardeşinin gölgesinde kalmış iyi huylu, komşu çocuğu profilinden ayrıştırılıp Tracy Flick ekolünün yeni temsilcilerinden biri olarak resmedilerek kalabalığa karıştırıldı. Herhangi bir lisenin karşılayacak bütçesinin bulunmadığı, kendi şakasına kendi gülen parodiden bozma oyunuyla da final bloğunun üzerine tüyü dikti sanki.
Her şeyi bir kenara bıraktığınızda, büyük bir seyir zevki vaat ettiğini söyleyebiliyoruz elbette Euphoria’nın. Sırf ikinci seriden bile hatırlarda kalacak pek çok şey saymak mümkün. Yalnız sermayesi olarak kabul ettiğimiz karakterlere vakit ayırmak yerine şiddet failini “Ama o closetında çürümüş eşcinsel bir baba.” diye aklayışlarıyla, Fez’in çevresinde dönen kargaşayı kimsenin hatırlamadığı bir ayrıntıya bağlayan kapanışıyla ve video klip estetiğinin esiri olurken hikâyesini katmanlandırmaktan imtina edişiyle sınıfta kaldı bu sezon. Ben Jules’un var oluşuna dair duyduğu kaygıları, Kat’in istediğini elde ederken ihtiyaç duyduklarını unutmasını, bu dev ormanda Maddy’nin ring liderliğini elinde tutuşunu çok özledim. En ön sıradan izlettiği, Rue’nun ailesine acılar içinden en güzelini seçtirdiği travmatik bölümünü tenzih ederek söylüyorum, bu sezon incir çekirdeğini dolduramadı. Dizinin yaratıcısı Sam Levinson’ın aynadaki yansımasına pek hayran hâli, pandemiye sıkıştırdığı Malcolm & Marie’de de çok hissediliyordu. Belki de bundan sonrasında senaryo odası oluşturup yardım almaya ihtiyacı vardır, bilemedim. Fakat şu hâliyle Euphoria’nın kendi kuyruğunu kovalayanlar kumpanyasına daha ne kadar geçit verebiliriz, kestiremiyorum.