Eleştiri

20,000 Species of Bees

Yayınlandı

on

Yönetmen & Senaryo: Estibaliz Urresola Solaguren | Oyuncular: Sofía Otero, Patricia López Arnaiz, Ane Gabarain, Itziar Lazkano, Sara Cózar, Martxelo Rubio, Unax Hayden, Andere Garabieta, Miguel Garcés | İspanya | 125′ | Dram

Estibaliz Urresola Solaguren’in ilk filmi 20,000 Species of Bees, 73. Berlin Uluslararası Film Festivali ana yarışmasında prömiyerini yapmış ve En İyi Başrol Performansı Ödülü’nü almıştı. İlk gösteriminden sadece bir buçuk ay sonra İstanbul Film Festivali’ne uğrayan yapım, Fransa’dan Kuzey İspanya’ya aile evine tatile giden bir anneyle üç çocuğunun etrafında geçiyor. Yalnız çocuklardan sekiz yaşında olanının atanmış cinsiyetine ve ismine karşı verdiği mücadele bu bambaşka amaçlara hizmet eden tatilin esas meselesine dönüşüyor kısa bir zamanda. Arıcılık yapan matriarkal bir ailenin miniği olarak, güçlü kadın figürlerin kanatları altında ve Bask ülkesinin sıcacık havasında yolunu bulmaya çalışıyor. Tabii bu sırada annesinden büyük teyzesine, hayattan ne istediğini çözmeye çalışan ya da hayallerini öteleyen ama küçüklerine öğüt veren kadınları da tanıyoruz. Tabii Berlin tarihinde bugüne kadar ödül alan en genç oyuncunun başrolü üstlendiği 20,000 Species of Bees’in odağında bir kimlik arayışı mevcut. Bu küçük taşrada saçlarını uzatan, kendinden bahsederken dişil zamirleri kullanan, kız arkadaşlarının kıyaflerine özenen ve hislerini dile dökemese de duygu durumuyla ifade edebilen kuir bir çocuk başını sokacağı, anlam teşkil eden bir yer arıyor kısacası.

Şanslı biri tabii ki de Cocó/Lucía. İkili cinsiyet modelinin sınırlarına çok da aldırış etmeyen bir anneye sahip. Etrafın baskısı kimi zaman dikkatini dağıtıp evladının üzerindeki etkiyi görememesine sebep olsa da elinden geldiği kadar özgürlük alanını veriyor kızına. Ancak tanıdık gelen bir kültüre tabi bu aile de. Tarımla, hayvancılıkla, arıcılıkla ilgilenen pek çok hâne gibi bu ailenin de birliği hep bu iş ortaklığıyla sağlanmış. Dolayısıyla herkes kendilerine verilmiş rolü sahiplenmeye çok alışkın ve aksini sorgulayanın barınmasına izin vermeyen bir sıklıkla kapatmış gibiler sanki çıkış yollarını. Fakat miniğimizin sanatçı kimlikli dedesinin vefatı masanın ayaklarından birini de sarsmış gibi. Bilhassa trans kelimesiyle henüz tanışmamış küçük Cocó/Lucía’yı etkileyen kişiler bu ölümle hesaplaşamamış sanki. Eşinin birçok kadının çıplak fotoğraflarını çekmiş olmasına kızgın anneanne ve babasının gölgesinde kalmaya mahkum olduğuna inanmış ya da inandırılmış bir anne… Bu da kurallara sadık kalmayı seven bir ailede kim olduğunu çözmeye çalışan birine fırsat veren ufak delikler oluşturuyor o sabit ve yıllanmış geleneksellik duvarında.

20,000 Species of Bees’i özel kılan elbette şefkatli kamerası. Solaguren karakterlerinin tamamına hediye etmediği bir duyarlılıkla sarıyor esas kahramanını. Bununla birlikte kolay yollardan da kaçınmaya olabildiğince gayret ediyor. Mesela kraliçe arının tasarrufundaki kovan üzerinden kadının sözünün geçtiği bir manzaranın altını çizmek yerine, balmumunu kullanıyor. Şekil değiştirmeye müsait, bulunduğu ortamın ısısına göre faz değiştiren madde, yaşamda kesinlik belirten her şeye karşı konulması ihtiyacına sahip küçüğümüze de ilham oluyor. Geçen yıl Altın Ayı’yla buluşan Alcarràs’ı da bir hayli hatırlatmaktaki yapımın tüm bu başkaldırıya ve arayışa karşın yine de bir hayli tahmin edilebilir yollara başvurduğunu da ekleyeyim. Teması sebebiyle eşi benzeri yokmuş ya da bağımsız Avrupa sineması dahilinde ele alınmamış hissiyatını verse de, sahil kasabasına inen, nehir kıyısında nefeslenen her filmin de karbon kopyası gibi bir taraftan. Neyse ki bu yöndeki kusurlarını Lucía adının haykırıldığı, mutluluk istikametinde yepyeni bir yolu aydınlatan finaliyle kapatabiliyor.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version