Eleştiri

Yerlilerde Buluşuruz: Sanki Her Şey Biraz Felaket ve Boğa Boğa

Yayınlandı

on

42. İstanbul Film Festivali’ni çoktan kapadık ama aradaki gündem ve tatil yoğunluğuyla Netflix’e uğrayan Boğa Boğa ve ulusal yarışmadaki favorilerimden Sanki Her Şey Biraz Felaket’i konuşmaya henüz zaman yaratabiliyorum. Hiç lafı dolandırmadan gireyim meseleye. Buyrun…

SANKİ HER ŞEY BİRAZ FELAKET | Yönetmen & Senaryo: Umut Subaşı | Oyuncular: Melis Sevinç, Melisa Bostancıoğlu, İbrahim Arıcı, Mert Can Sevimli | Türkiye | 88′ | Komedi

Prömiyerini Rotterdam’da yapan ve 42. İstanbul Film Festivali’ni Emin Alper’in jürisinden Mansiyon Ödülü alarak tamamlayan Sanki Her Şey Biraz Felaket, Umut Subaşı’nın ilk uzun metrajlısı olma özelliğini taşıyor. Yirmili yaşlarında dört genci konu alan yapımda, Türkiye’deki gençlerin tasalarının mizahi bir tondan, ifadesizlik ve duygusuzluktan beslenen deadpan sınırları dahilinde servis edilmesini izliyoruz. Her sabaha korkunç haberlerle uyanan Zeynep de, geleceğini göremediği ülkeden kaçma derdindeki Ayşe de, toplumun uygun gördüğü orta – üst sınıf hayatta aradığını bulamayan Mehmet de, işsizlikle boğulan Ali de pek tanıdık. Türkiye sinemasında pek de örneğini görmediğimiz bir sinema diliyle Subaşı, kamerasını bize, bu coğrafyanın son 20 yılında gençliği bütünüyle çürümüş herkese döndürüyor. Olan biten her şey, bir komedi filminin fonu olmaktan öte gerçeğimize dönüşmüş bütün ayrıntıları can yakacak kadar hakiki ve bir şekilde bu kaos içerisinde Umut Subaşı, oyuncularının da yardımıyla bir denge kurarak, kimi zaman tekerrüre başvursa da, işleyen bir mizah üretmeyi başarıyor. Tabii ki gösterdiği kadar eleştirdiğini de görmeyi isterdim, ancak Sanki Her Şey Biraz Felaket’in kaygıları arasında isyan değil de daha çok şikayet var. Her gün en yakınlarımızla, iş arkadaşlarımızla, sokaktaki esnafla yaptığımız sohbeti eğip bükerek güldürmeye yoğunlaşıyor ve başarıyor da.

BOĞA BOĞA | Yönetmen: Onur Saylak | Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ, Funda Eryiğit, Gürgen Öz, Müge Bayramoğlu, Onur Gürçay, Aşkın Şenol, Hayat van Eck, Kerem Arslanoğlu, Onur Akgülgil, Ahmet Baki Kurtuluş, Nadi Güler | Senaryo: Hakan Günday | Türkiye | 112′ | Dram, Gerilim

Onur Saylak – Hakan Günday ortaklığının yeni meyvesi Boğa Boğa, 42. İstanbul Film Festivali’ndeki prömiyerinden kısa bir süre sonra Netflix kitaplığında da yerini aldı. Festivali ödülsüz tamamlayan yapım, Saylak ile Günday’ı Daha, Şahsiyet ve Uysallar sonrası tekrar bir araya getiriyor. Film, Yalın (Kıvanç Tatlıtuğ) ve Beyza (Funda Eryiğit) adlarında evli bir çiftle açılıyor. Kısa bir süre içerisinde Yalın’ın büyük bir vurgun sonrası İstanbul’dan, dolandırdığı insanların da nüfusun bir büyük kısmını oluşturduğu Assos’a göçtüğünü öğreniyoruz. Her fırsatı kullanan, tenhalarda, köşe başlarında boğazına yapışan köy halkıyla mücadele edip duruyor bu akılsız kalpazanımız. Milyonlarca lira tutarındaki, planlı keriz silkeleme operasyonunun ardından neden yerleşmek için burayı seçtiğine dair ise bir bilgi yok filmin içerisinde. Ama zaten Günday kendi senaryosuna öyle bir âşık ki mantık sınırlarına oturtmaya çalışacağınız herhangi bir olayla ilgili net cevaplara ulaşmak neredeyse imkânsız. Üstüne varlığı yokluğu bir, kötü yazılmış kadın karakteri ve Kıvanç Tatlıtuğ’un hem rolünün geçmişiyle uyuşmayan hem de artık cepten yediği belli performansı da eklenince tutunacak dal kalmıyor. Son 10, belki de 20 yıldır Türkiye’de yapılan bağımsız filmlere biçimsel olarak benzemeye çalışmak yerine biraz da “Herkes paranın kölesi olmuş.” diyen çiğ finalini daha incelikli bir biçimde tasarlasalarmış.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version