Eleştiri
Are You There God? It’s Me, Margaret.
Bir kadının hikayesinin bir kadın tarafından anlatıldığında nasıl fark yaratabileceğini çok iyi kanıtlamıştı The Edge of Seventeen ile Kelly Fremon Craig. Yeni filminde de yetmişlere dair tarifi imkânsız hâkimiyetini cebine koyarak iyice büyütmüş elini. Elinde birkaç adet büyük kozu var tabii. Bunlardan ilki jenerasyonlar arası bir kadın dayanışması yaratıp, bütün gerçeklik hissini buradan kurması ve duygusal bütünlüğü de bu kadınlarla sağlaması. Büyükanne, gelini ve torunu arasındaki iletişim, filmin kalbini oluşturuyor. Buradaki titiz kalemi yetmezmiş gibi üç mühim karakterini de kasting harikası olarak nitelendirilebilecek üç isme teslim etmiş. Hayatının son çeyreğinde artık kendini de dinlemeyi başaran büyükanne Sylvia olarak Kathy Bates döktürüyor. Bu hengamenin içerisinde kendi can kırıklarını hep sakınan anne Barbara olarak Rachel McAdams kariyer performansını veriyor. Öykünün var olma sebebi Margaret’ı canlandıran Abby Ryder Forston ise son yılların en mühim keşfi olarak anılmasına yer açan bir oyun koyuyor ortaya. Üçünün birliğiyle de “Are You There God? It’s Me, Margaret.”ın tesiri devleşiyor.
Perdede beliren her karakteri anlayabilmemizi sağlayan, içten ve empatiyi birincilleştirmiş bir sineması var bence Craig’in. Bu stilin materyal üzerindeki uygulanabilirliği de ikinci önemli kozu olmuş. Margaret ve yeni arkadaş grubunun heyecanlarının yanı sıra, gündelik hayatlarına kısaca göz atabildiğimiz anlarda bile başka bir gözün varlığı hissediliyor. Craig, sinemayı yeniden yaratma derdinde değil çünkü. Onun yerine bugüne kadar ekranda gösterilmemiş sıradan eylemleri, hisleri ana akım sinema formülleri içerisinde eriterek taptaze bir sesle çıkıyor karşımıza. İnişli çıkışlı hisler haritasında işlemediğini düşündüğüm bir an var ama. O da esasında romanın bel kemiğini oluşturan din meselesi. Margaret’ın izini kaybetmiş hâline bizi alıştırdıktan sonra, aile büyüklerinin kendi görüşlerini dikte ettiği kısma geldiğinde, bizi o gözümüzü kaçıramadığımız çarpışma anına çok ikna edebildiğine inanmıyorum açıkçası. Büyünün işlemediği tek sahnenin senaryoda dönüm noktası olarak kullanılması da epey hırpalıyor finale giden yolu.
Seyircisine iyi hissettirmeyi amaçlamış üretimin gözle görülür sınırları içerisinde yine de hayatın, dinin ve direkt yaradılışımızın kadınlara uyguladığı çifte standartla ilgili dümdüz, bir o kadar da etkili cümleler kırabildiğine inancım tam “Are You There God? It’s Me, Margaret.”ın. Siyah ailede kızının saçını yapan anne, ilk regl olma telaşının söylettiği komik yalanlar, saçma okul hiyerarşisinde en popüler atfedilenin ilgisine duyduğumuz o toy ihtiyaç… Bütün detaylarıyla evrensel ve zamansız bir anı defteri âdeta. Her karakterini ayrı bir filmde izleme arzumu da hâlâ bastırabilmiş değilim. Kathy Bates ve Rachel McAdams’ın genç kızlık hâllerini görmek, onların yetiştiği dünyaya bir kadın olarak gelmenin ne kadar zor olduğunu yine Kelly Fremon Craig’in ellerinden izlemek isterdim doğrusu.