Eleştiri

Wes Anderson’dan Roald Dahl Kısaları

Yayınlandı

on

Yönetmen: Wes Anderson | Oyuncular: Benedict Cumberbatch, Ralph Fiennes, Dev Patel, Ben Kingsley, Richard Ayoade, Rupert Friend, Asa Jennings | Senaryo: Wes Anderson (uyarlama), Roald Dahl (öykü) | 17 ~ 37 dakika | ABD

Sinemayla ilgilenmeye başladığım günden bu yana bana film tanrılarının sebep olduğu tesadüflerden daha çok haz veren hiçbir şey olmadı. Örneklemek gerektiğinde kimi zaman aynı takvim yılına sığan, ana karakteri ortak biyografiler akla gelse de tesadüften kast ettiğim şey hikâye anlatıcılarının zamanla yoğrularak aynı yola başa koymaları. Nedir? Örneğin son birkaç yıldır Quentin Tarantino, Paul Thomas Anderson, Steven Spielberg derken bir jenerasyonu büyütmüş yönetmenlerin çocukluklarına geri döndükleri, kendi büyüdüğü sokaklara, şehirlere bizleri götürmelerini izliyoruz. Sosyal medya çağının Twitter’dan TikTok’a geniş bir alanda yarattığı, niteliğinden bağımsız eleştiri bulutu da başka bir yüzleşmeye mahal verdi sanki. Bu sene hem Nuri Bilge Ceylan’ı hem de Wes Anderson’ı benzer sularda yüzerken izledik. Uyarıcıları tam olarak aynı olmasa da tematik diyemeyeceğimiz, üsluben bir ortaklık izledik. Birisi nihayetinde film yaptığının, gerçeğe yakın diyaloglar yazmak gibi bir borcu olmadığının altını çizen, metinselliğinin farkında bir sahne kondurdu son filmi Kuru Otlar Üstüne’ye. Diğeri ise stili her daim öyküsünün üzerinde tutmasına gelen eleştirilere “Sonucu umursama, anlam arama, sadece dinle.” diye buyurduğu Asteroid City adında bir film çekti. Bildiğini okuyan, dışarıya ses vermeyen nice jenerasyonlar görmüş sinema tarihi için de önemli dönüm noktaları bunlar elbette. Seyircisini bulmayı hedefleyen yapımlar çekseler de rüştünü ispat etmiş ustaların muhataplarına direkt seslenmesi, pek alışık olduğumuz durumlar değil.

Tekerrürün, biçimin ve bunlarla birlikte gelen anlamsızlığın içerisinde bir anlam aramaya dair görüşünü dillendirmekten henüz vazgeçmiş değil Wes Anderson. Yeni projesinde de benzer temalar hâkim. The Wonderful Story of Henry Sugar, The Rat Catcher, The Swan ve Poison isimli dört Roald Dahl kısa öyküsünü uyarlamak üzere kolları sıvayan yönetmenin ilk adaptasyon denemesi de değil bu biliyorsunuz ki. Daha evvel yine Dahl bibliyografisinden Fantastic Mr. Fox’la stop-motion türünde bir animasyon çekmiş ve başarılı olmuştu. Nevi şahsına münhasır bu ikili edebiyat ve sinemada birbirlerinin izdüşümleri sayıldığından dört kısa filmle ilgili de heyecanlanmamak elde değildi tabii. Henry Sugar’ın hikâyesini beyazperdeye nasıl uyarlayacağını bilemediğinden uzunca bir süredir bahsediyordu Anderson. Derken Dahl’un katalogunu Netflix aldı ve Wes Anderson da yaratıcı özgürlüğü burada bulunca, grevde baş düşmana dönüşen servisle anlaşmayı kabul etti. Süreç bunun ardından Anderson’ın bu öyküleri nasıl hakkıyla anlatabileceğini sorguladığı bir biçimde devam etmiş. Burada da yanıtı ana karakterlere kendi yaşadıklarını birinci ağızdan anlattırmakta bulmuş.

Asteroid City ile art arda izleme imkânına eriştiğimiz dört kısa, elindeki kısıtlı bütçelerle evcilik oynuyormuş, büyük setlerde birbirinden dev isimleri eline alıp kendi borusunu öttürüyormuş hissiyatı yaratan Anderson’dan uzun süredir rastlaşmadığımız bir tazelikle buluşturuyor seyircisini. Fetiş oyuncularından – kısmen – yalnızca Ralph Fiennes’ı davet ettiği setinde Benedict Cumberbatch, Ben Kingsley, Rupert Friend, Dev Patel ve Richard Ayoade ile yepyeni bir sayfa açmış sanki her şeyden evvel. İyice yalınlanmış, çıplaklaşmış kameranın baktığı yer. Bütün dikişleri gösteriyor, setin oyuncaklı tasarımında işlevsellik kadar sahneyi nasıl efektif kullandığını da sergiliyor bu defa. Kartondan kapılar, tavandan sarkan ipli mekanizmalar, sahne yönetimine dahil direktiflerin dahil edilişi… Belki durup hiçbirini açıklamıyor ama kamerayı bile öyle bir yere konumlandırıyor ki bir sihirbazın illüzyonunu bütün hileleriyle ifşa ettiği hissine kapılıyoruz. Bu renkli dünyanın içerisinde meziyetlerini bütün formlarında bir kez daha ortaya koyarken, takkeyi tamamen indiriyor.

Seyircisi ve eleştirenleriyle bir mutabakat sağlamak üzere oturduğu masada ise vazgeçmediği yegâne şey hikâye anlatmaya duyduğu tutku. Henry Sugar’ın öykü içerisinde öykülü katmanlı yapısından, bütün kısalarında anlatıcının Dahl’un tek bir satırına dahi dokunmadan kondüktörlüğünü üstlendiği resitallere kadar motivasyonunu net bir şekilde belli ediyor Anderson. Kendine de bir referanslar zinciri ayrıca bu mini seçki. Moonrise Kingdom’ın çocukları The Swan dünyasına aitmiş, The Darjeeling Limited’ın treni Poison’ın yakınlarından geçiyormuş, The Royal Tenenbamus’un Margot’su bu kısaların hepsini ev ahalisi için çoktan sahneye koymuş deseler inanırız. Uzun metrajları kadar kıymet verdiği, her detayına emek harcandığını değil gizlemek bilhassa gözümüze soktuğu bu kısaların kariyerinde hep ayrı bir yerde anılacağı kesin dolayısıyla. Metnin tek bir kelimesine dahi dokunmadan bir sanatçı olarak dünyaya nereden bakabildiğini göstermesi, bir savunmaya girişebilmesi, bugüne kadarki en kişisel işini çıkarmış olması da dehasının ispatı.

The Wonderful Story of Henry Sugar: ***½ The Swan: *** | The Rat Catcher: ***½ | Poison: ****

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version