Eleştiri

Nyad

Yayınlandı

on

Yönetmen: Elizabeth Chai Vasarhelyi, Jimmy Chin | Oyuncular: Annette Bening, Jodie Foster, Rhys Ifans, Karly Rothenberg, Jeena Yi, Luke Cosgrove, Eric T. Miller, Garland Scott | Senaryo: Julia Cox (uyarlama), Diana Nyad (otobiyografi) | ABD | 121′ | Drama, Biyografi, Spor

2018 tarihli Free Solo belgeselinde deliliği gönül verdiği spor dalının her yerine işlemiş, Alex Honnold isimli kaya tırmanışçısının ilham veren hikâyesini anlatmıştı Elizabeth Chai Vasarhelyi ve Jimmy Chin. İlk kurmaca filmlerinde de bir başka sporcunun, Diana Nyad’ın inanılmaz rekor denemesini ele alıyorlar. Yetmişli yıllarda önce Manhattan’ın çevresinde, daha sonra da Bahamalar’dan Florida’ya yüzerek dikkatleri üzerine çekmiş bir yüzücü Nyad. Ancak başarılarla dolu kariyerindeki en dikkat çekici kısım Küba-Florida arası 60 saatlik, insan üstü çaba gerektiren yüzme rotasını tamamlamak için beş defa suya girmiş olması. Ve amacına ulaştığında da takvimler 2013’ü, Nyad’ın 64 yaşında olduğu yılı gösteriyormuş. Netflix bünyesinde seyirciyle buluşan, ödül sezonunda da adının geçmesine kesin gözüyle bakılan yapımın üzerinde durduğu tek mesele başarıya giden yoldaki azim değil bu sebeple. Nyad’ın kariyeri boyunca maruz kaldığı cinsiyetçi tavır ve sonrasında bilhassa kadınların karşısına dikilen sayısız duvarın sonuncusu yaş ayrımcılığını da ekleyerek erkek, genç, beyaz olmayan herkese hor davranmaya ant içmiş dünyada bu aklın sırrın ermediği, inat dolu öyküyü anlatıyor. Ama tabii Hollywood’un elinin değdiği belli şablonlar içerisinde, akıl almaz yönetmenlik tercihleri ve neden belgesel olmadığını sorgulatan bir bayağılıkla.

İlginç, hayattan büyük bir karakter Diana Nyad. Sınırlarda gezinen kişiliği sayesinde bu çılgınlığa kalkıştığı her hâlinden belli olsa da hem büyük bir ekibin desteği, hem de onu okyanusta derin bir yalnızlığa gömen bir spor dalıyla uğraşıyor olmasının etkileri hissediliyor. Denizanaları ve köpek balıklarından kaçındığı kadar suda süzülüp gitmesinin bir temel sebebi de onu cesaretlendiren babasının ardından bütün iyi niyetini suistimal eden ve Diana’ya cinsel istismarda bulunan eski antrenörü. Ne yazık ki Vasarhelyi – Chin ikilisinin bu meseleye yaklaşımı utanç verici derecede baştan savma. Kötü yazılmış bir itirafa sıkıştırılan devasa travma, Nyad’ın hayatı için acı verici bir dönüm noktası esasında. Fakat yönetmenlerin ve senaryonun ilgilenmediği tek konu bu değil.

Bu tip, açık sularda yapılan yüzücülükte her ne kadar kamunun alkışları sudaki sporcuya gitse de arkasında dev bir ekip çalışması barındırıyor. Hele ki soyadı su perisi anlamına gelen Diana’nın hikâyesinde çok daha büyük bir öneme sahip yoldaşları. Garip bir biçimde buradaki kadim ortaklığı da akıl almayan flashbackler ve finale doğru karşımıza çıkan, kötü efekte doyduğumuz halüsinasyonlarla gölgelemiş yönetmenler. Gerçek görüntülerin kullanımındaki aleladelik de cabası. Öylesine biçimsiz ve çirkin bir yapboz var ki ortada, insanı koltuğundan kaldırıp idealleri doğrultusunda koşturacak öykü bütün ehemmiyetini yitiriyor sanki. Her şey korkunç rejiyle okyanusun derinliklerine batıyor ve geriye yalnızca dizlerinin üstüne çöküp Oscar dilenen bir film, makyaja boğulmuş bir başrol kalıyor.

Oscar’a çok yaklaştığı iki seferde de ödülü Hilary Swank’e kaptıran yetenekli aktris Annette Bening’i onu en son altın heykelcik radarına sokmuş The Kids Are All Right’tan sonra yine bir lezbiyen olarak izlediğimiz Nyad’ın şöyle de mühim bir özelliği var: Altın Küre’de yarı resmî bir açıklamayla yıllardır saklandığı dolaptan çıkan Jodie Foster’ın da açıkça gay bir karakteri oynadığı ilk film. Bunları özellikle belirtiyorum, çünkü filmin satır aralarında başka bir başarıya rastlamak mümkün değil. İki oyuncusunun büyük adanmışlıkla üstlendikleri rollerde mübalağadan da kaçınmayan ve tabiri caizse ödül avına çıktıkları performansları Nyad’ın seyrini bir nebze çekilir kılıyor. Filmde anlatılandan çok daha köklü bir dostluğa sahip olduklarını bilsek de, bu iki kadına hak ettikleri diyalogları armağan etmeyen senaryoya rağmen tutunuyoruz Bening ile Foster’ın oyununa. Diana’nın hayatının büyük bir kısmında neredeyse her gün görüştüğü dostu Bonnie Stoll’a olan bağlılığı, onu antrenörü olarak işe alması da aslında kadın ve hatta kuir dayanışmasının güzel bir temsili olarak yer alabilecekken film bu fırsatı da hiç çekinmeden tepiyor.

Yalnızca bu dekata ait olmayan demodelikten ibaret değil Nyad. Aynı zamanda da kötü bir Oscar filmi. Bir belgesel olmayı çok hak eden yaşanmışlığı belli formüllerle heba etmiş, potansiyeli hiç de elini sürmediği ana fikrinde saklı bir yapım üstelik. Netflix’le haşır neşir ebeveynlerine klasik “kendini iyi hisset” filmi önermek isteyen hayırlı evlatlar için bir seçenek olmaktan öte yapabildiği bir şey de neredeyse yok.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version