Eleştiri
Bir Skandalın Peşinde – May December
Todd Haynes sinematik evreninde Julianne Moore’un mükemmel eşi, kendine domestik uğraşlar bulan ev kadınını canlandırdığı üçüncü film bu. Safe ile Far from Heaven’ın ardından benzer bir role soyunan aktris, Haynes’in de ilham kaynağı olarak gösterdiği Bergman filmleri Persona ve Winter Light’ı andıran bir habitatta çıkıyor bu sefer karşımıza. Filmin büyük bir kısmında tansiyonu söylenmeyenlerle oluşturmuş Haynes. Eve gelen dışkı dolu kargo, eski gazete küpürleri, Gracie ile Joe’ya yakın olan insanların profilleri… Hem ne denli yıkıcı bir zamanı geride bıraktıklarının bilincinde, hem de bu hiç yaşanmamış gibi günlerini öldüren bir çift. Gerçi Joe’nun beslediği kral kelebekleriyle özgürlüğe, hiç tatmadığı hayata olan o özleminin de hep altı çiziliyor farkında olmasa da. Bir ritüele bağlarsa kimsenin sorular sormayacağına, her şeyin yolunda ilerleyeceğine inanan Gracie, sırf çıkıntılık ettiği için ilk evliliğinden olan çocuklarından birini bile kazımış evinin çeperlerinden. Gerçekle olan ilişkisi o kadar hastalıklı bir derecede ki, kurmaca olandan beslenen bir oyuncunun eve gelmesi de cuk oturuyor bu düzene. İki manipülatör, aynı ipin üzerinde kendilerine yarayanları ceplerine koyup, anlam ifade etmeyenleri yükseklerden bırakarak yürüyor. Garip bir şekilde birbirlerini ezmeden ve mecburen birbirlerinden beslenerek ama.
Samy Burch’ün senaryosunun kağıt üzerindeki hâlini merak ettim seyrimi tamamladıktan sonra. Söze dökülmeyen o kadar incelikli detaylar var ki bu noktada katkının kimden geldiğini bilmeyi çok isterdim. Bir taraftan tahmin etmesi de güç değil. Sinema tarihinin ikonik, ağırlıklı Hollywood imzalı yapımlarından miras manevralar almayı seven Haynes, esasında bir gerilim filmi olmayan ve bu yakıştırmayı yapmamıza değecek tek bir an barındırmayan filminde pimi çekilmiş bir bombayı izlediğimizi unutturmuyor kamera hareketleri, seçtiği müzik ve kusursuz oyuncu rejisiyle. Charles Melton’ın çocuksu postüründen Moore’un peltekliğine her şey, kasıtlı bir şekilde oluşturulmadığı her hâlinden belli camp atmosferi besliyor. Ancak bir yargı hâlinde olmamaya gösterdiği özen epey sterilleştirmiş filmini. Üç karakterine de benzer bir şefkatle yaklaşma hevesinde. Gracie karakterinin normalleştirmeye çalıştıklarının yıkıcılığı ve Joe’nun iç dünyasında olup bitenleri gördüğümüz finalle birlikte herkese eşit mesafede durmak imkânsız olsa da…
Finalde çocukluğu çalınmış Joe’nun çözüldüğü sahne tek başına yetiyor yüksek bir noktada kapatmaya May December’ı. Yalnız Haynes’in yaptığı bütün tercihlerin kolektif bir şekilde işe yaradığı şüpheli. Sükunet ve ironiden doğan gerilim eskimeye, hikâye sıradanlaşmış narsistliği benzer yerlerden örneklemeye başlayınca ciddi bir tempo kaybına uğruyor. Her daim toplumun ikiyüzlülüğüyle ilgili net bir cümle kurmaya özen gösteren Haynes, bile isteye takındığı muğlak tavra yeniliyor bana kalırsa. Bu insanları izlemekten duyduğumuz suçlu ve hatta acınası zevkle yüzleştirmeye dahi yeltenmiyor. Bir ev kuruyor. O evi yıkıyor. Sonrasında da enkazı en çıplak hâlinde göstermekten çoğuna gerek görmüyor.