Eleştiri
Sen İhtimali – The Idea of You
Gerçeklikten bütünüyle kopmuş benzerlerinde olduğu gibi, Sen İhtimali adıyla görücüye çıkan The Idea of You’nun da hakikatle ilişiği yok. Red, White & Royal Blue ve Bottoms sonrası yıldızı iyice parlayan Nicholas Galitzine’yi bir fetiş objesine dönüştüren yapım yalnızca başrolünün albenisiyle ilgilenerek Anne Hathaway’in karakteri üzerinden bir fantezi pazarlıyor esasında. Dolayısıyla iki karakterin de onları bugüne getiren geçmişleriyle ilgili bir fikri olmadığı gibi, aralarındaki yaş farkını da ikincilleştirmeye gayret ediyor film. Yer aldığı gruptaki rolü, hayranlarıyla olan iletişimi, müzikle kurduğu bağın esas tutkusunu oluşturması haricinde çirkin dövmeleri ve postürüyle de Harry Styles’ı andıran Hayes, pop starlık mertebesindeki yol yordam bilmez hâli, bir anda aşka düştüğü kadına yaklaşma biçimi, tüm jestleri ve ansız baskınlarıyla hayal gücünden yoksun, düşünülmemiş, yavan bir karikatürü anımsatıyor. Aynısı Hathaway’in anne rolü için de kısmen geçerli. Kötü bir boşanma sonrası ayakta kalmış, büyük bir tutkuyla yaptığı mesleğinde başarılı olmuş kadının ayakları yerden kesilirken yaş meselesinin bu karakter için esas faktör olacağını hiç akıl etmiyor The Idea of You.
Hathaway, ödül için oynamayı bıraktığı günden beri neredeyse her rolünü alacağı keyfe göre seçtiğinden yine parladığına şahitlik ediyoruz. Filmin bütün katarsislerinden ucuz bir şekilde kaçışını Hayes’in yanında nefesi kesilen Soléne sayesinde görmezden gelebiliyoruz. Zaten Wattpad semalarından aşırılmış gibi duran öykü, biraz da kendimizi Soléne’in yerine koyup bu fanteziye kucak açmamız için yönlendiriyor. Hathaway de görevini başarıyla yerine getiriyor ve filmin eksik kaldığı yerlerden avcunun içine alıyor seyircisini. Kötü diyaloglardan, icra edilen orijinal şarkılarının bütçe ayrılmamış prodüksiyonlarından, kırılma noktasındaki gülünç ayrılıklardan ve medyanın kadınlara gösterdiği muameleyle ilgili acıklı yorumlarından alıkoyuyor bizi.
Bu kadar çemkirdikten sonra filmi hatırlarken iyi hissetmemi romantik komedilere duyduğum özleme ve güzel vakit geçirmiş olmama yormak istiyorum. Tabii Anne Hathaway’le Nicholas Galitzine’nin inkâr edilemez uyumunun da payı büyük. Janrın yalınlaştırılarak daha seksi bir forma bürünmesine, hele ki kadın perspektifinden erkek karakterlere obje muamelesi gösterilmesine itirazım yok. Ancak sürtüşmelerin, ayrılıkların, anlaşmazlıkların daha anlamlı cümlelerle ifade edildiği, dramanın dozunun tüm bu fantezi dünyasıyla bir denge içerisinde olduğunu görürsek her şey yerine oturacak sanki.