Eleştiri
Wolfs: Bütün Kurtlar Toplandık
Amy Ryan’ın başı belaya giren New York bölge savcısını, Austin Abrams’ın otel barında tanıştığı genç oğlanı canlandırdığı, Frances McDormand’ın ise otel müdiresini seslendirdiği Wolfs, isim seçiminden aralara sıkıştırdığı küçük esprilere kadar iki başrol oyuncusunun yaşını dikkatlice ama ısrarla vurguluyor. Ters hareketlerde belleri ağrıyan, yakın gözlükleri olmadan çağrı cihazındaki adresi okuyamayan, saçlarına ak düşmüş bu olgun kurtlarımızın, tüm kaliteli rekonstrüktif desteklere rağmen yaşlandıklarını kabul ettiriyor film bize bir şekilde. Ancak beklenmeyen bir dostluğa yatırım yapmak, Clooney ile Pitt’in ekran enerjisinden daha fazla yararlanmak yerine, filmini hep kısık ateşte pişiriyor Watts. Wolfs‘un yaşlanma temalı esprileri ise öyle sınırlı ve zayıf ki, bu “yaşlanma” arka fonlu çekişmeler hızla eskiyor.
Şimdiden bir devam filmi olacağı kesinleşen Wolfs‘un takdir edilebilecek belki de tek yönü, düşük tempolu bir eğlencelik olmayı hedeflemesi. Senaryoda, oyuncuların sınırlarını zorlayacak akrobatik sahnelere kesinlikle rastlanmıyor. Tartışmalar zaman zaman yükselse de, bütçeyi zorlayacak büyük çatışmalara dönüşmüyor. Austin Abrams’ın nefes aldığı anda kendini yola atıp kaçmaya başladığı en hareketli kısımda bile film, gösterişli numaralara girişmekten kaçınıyor. Dolayısıyla Wolfs‘la kurulacak ilişki, tamamen filmin ısrarla olmak istediği hâliyle seyircinin kurduğu bağa ve elbette Brad Pitt’in gizliden gizliye imajını toparlamak adına cazibesini kullandığı roller seçmesine ne kadar göz yumduğunuza bağlı.
Austin Abrams’a, Martin Scorsese’nin After Hours‘ındaki Griffin Dunne muamelesi yapılan Wolfs‘tan alınabilecekler oldukça kısıtlı aslında. Clooney ve Pitt’in babacan tavırlarına birer fantezi muamelesi yapmak isteyen yapabilir; ya da sürekli bir “şakanın içinde” olduğunu hatırlatan ve bu uğurda orta parmak çekmekten geri kalmayan filmi, bir kez izleyip unutmalık bir zamana sıkıştırabilirsiniz. En azından zoraki bir duygusallığa sapmadığı için, olduğu kadarını takdir etmekle yetindim ben. Hollywood’un İtalyanlar ya da Ruslar yerine Hırvatlar’ı mafya olarak seçmesi üzerine de bir ara konuşuruz. Eski jönler yaşlanırken, yeni kalemler de dünyanın toplamda beş ülkeden ibaret olmadığını keşfediyor sanırım.