Dizi Eleştirisi

Industry (3. Sezon): Düşmeye Doyamadığım Dipsiz Kuyu

Yayınlandı

on

INDUSTRY | Yaratıcılar: Mickey Down & Konrad Kay | Oyuncular: Marisa Abela, Myha’la Herrold, Harry Lawtey, Ken Leung, Sagar Radia, Trevor White, Kit Harington, Miriam Petche, Sarah Goldberg, Fiona Button, Roger Barclay, Tom Stourton, Irfan Shamji, Joel Kim Booster, Harry Hadden-Paton | 49~61′ | HBO

Oz, The Sopranos, Six Feet Under, The Wire, Sex and the City, Curb Your Enthusiasm, Deadwood, Rome… Nefeslendiysek devam ediyorum: In Treatment, True Blood, Boardwalk Empire, The Newsroom, The Leftovers, True Detective… Komedileri unutmayalım: Girls, Veep, Looking, Silicon Valley, Insecure, Barry… Henüz bitmedi, durun! Mildred Pierce, Olive Kitteridge, The Night Of, Sharp Objects, Watchmen, Mare of Easttown ve tabii ki Game of Thrones, Euphoria, Westworld, Big Little Lies, Succession, The White Lotus, The Last of Us. Uzun yıllardır, Pazar gecesi televizyonunun tahtını elinde tutan HBO’nun, saat farkı nedeniyle bizde tam karşılığını bulamasa da pazartesilere hükmettiği kaçınılmaz bir gerçek. Doksanların sonunda başlayan bu gelenek, bugün de sürüyor. Bu geleneğin belki en yeni değil ama bu sene parlamaya başlayan üyesi ise Industry oldu. HBO’nun ses getiren yapımları gibi sosyal medyayı etkisi altına alan Industry, üç senelik ekran macerasında en çok izleyiciye bu sene ulaştı ve eleştirmenlerin neredeyse tamamından geçer not aldı. Belki Succession kadar büyük bir etki yaratmasa da, niş bir kalabalığın favorilerinden biri hâline geldi.

Pandemi döneminde başlayan Industry, bu yıla kadar HBO’nun vitrinine ne koysa tüketen televizyon tutkunları dışında pek kimsenin ilgisini çekememişti. Benim bu diziyle kurduğum bağ ise kendine mesken edindiği şehir ve kariyerimin başındaki o korkunç stresle ilişkimden kaynaklanıyor. Her bölümü, saçlarıma düşen akların kendi dramamla değil, iş hayatında yaşadıklarımla oluştuğunu hatırlattı. Ofis saatlerini eziyete çeviren ilk patronlarım sağ olsun, bana ömür boyu sürecek büyük travmalar hediye ettiler; bu yüzden House of Lies’ın ardından Industry‘yi de tırnaklarımı yiyerek izliyorum. Finans dünyasının kendine özgü lisanını ağırlıkta tutmasının pek çok seyirciyi uzaklaştırdığının da farkındayım. Ancak Industry, zamanla bu dilden sıyrılmaya gayret gösterdi. Skins‘in Millennium Köprüsü üzerinde sigarasını tüttüren Effy’si olma umuduyla çıktığım yolda, endüstrinin tüm kötülüklerini tek bir bedende buluşturan Yasmin ve Harper’ın toksikliğine çarptığım diziyi, farklı çalışma disiplinlerine sahip olanlarla da paylaşabilmek mümkün artık.

Kurumsal hırsın, kapitalizmin kölesi değil bizzat kapitalizmin kendisi olmanın ve bu katran karası çarkta benliğini kaybetmenin kitabını yazan Industry, üçüncü sezon itibariyle daha içe dönük bir yaklaşım deniyor. Zaten ne kadar berbat insanlar olduklarını bildiğimiz karakterlerini sezon sezon açarken, bu kadar aşağılık olmalarının ardındaki sebepleri ortaya koyuyordu. Bu sene sırası gelen karakterler için ise yaratıcılar Mickey Down ve Konrad Kay kalemlerini daha güçlü kullanmış. Oxford mezunu iki dostun, bir süre Canary Wharf’ta dirsek çürütüp, yerin 15 kat altındaki Tube’dan mutsuzca evlerine savrulurken, burunlarındaki kokaini sile sile çektiği acılar, dizinin temel hareket noktasıydı. Görünen o ki kısa deneyimlerinin üzerinden yeterince zaman geçmiş olacak ki artık çaylakların yaşadığı rezillikleri kurmaca ve karton karakterlerin altında ezmeden anlatabilecek kıvama gelmişler. Marisa Abela, Ken Leung ve Sagar Radia’nın canlandırdığı karakterlere odaklanan üçüncü sezon, bu kez sadece “gerçek olma ihtimali” taşıyan değil, gerçeğin ta kendisi olan insanlar çiziyor.

Seks, uyuşturucu ve kalleşlik üçgeninde işleyen Industry‘nin hâlâ genel izleyici kitlesine hitap edecek bir dizi olduğuna inanmıyorum. Ancak bu sezon, başını arşa değdiren Succession gibi bir örnekten ders almış bir işleyişle karşımızdaydı. Yöneticilerle çalışanlar arasındaki sınırların var olmadığı, duvarsız ofislerde dönen acı verici ve hatta hayat sonlandırıcı oyunların ötesine geçmeyi başarmışlar. Her ayrıntı bir hikâyeye hizmet ediyor ve boşa atılan kurşun olmadığı gibi, dizinin üç kilit karakteri arasındaki gevşemiş gerilimi de hiçe saymadan yepyeni bir katman yaratıyor. Belki de bu, safların tamamen değişmesinin bir etkisi. Üstelik formülüyle oynadığı tek ilişki de bu değil. Köpek balığından hâllice ustası ve diplomasız çırağı, babasına benzemek istemezken onun karbon kopyasına dönüşen eski para ve bütün garipliklerini anlamlandırmak için mücadele eden cesur yeni para gibi ikililere de güncelleme getirmiş üçüncü sezon.

Zamanın sadece diziyi değil, oyuncuları da pişirmesi beni esas keyiflendiren nokta olabilir. Industry, spesifik olmayı seçmeyip daha küçük bir kitleye hitap etmeye devam etseydi de ben izlemekten vazgeçmezdim. Ancak Marisa Abela, Harry Lawtey ve Myha’la Herrold üçlüsünün gözlerimizin önünde olgunlaşmasının verdiği keyif bambaşka. Bu sezon en iyi performansını sergileyen Ken Leung’un yanı sıra, diziye yeni katılan Kit Harington da harika bir renk kattı. Özellikle sezon finalinin tüm oyunculara kendilerini gösterme fırsatı tanıması sebebiyle yeni bölümleri her zamankinden daha büyük bir heyecanla bekliyorum. Diplerine kadar çamura batmışken daha ne olabilir diye sormak istesem de biliyorum ki, para kokusunu mazot olarak kullananların düştükleri dip gerçekten de dipsiz oluyor.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version