Dizi Eleştirisi
Agatha All Along (Mini Dizi): Marvel’da Yeni Dalga
2021 tarihli WandaVision’da kendi büyüsünün etkisi altındayken bıraktığımız Agnes O’Connor (Kathryn Hahn), bu mühürden kurtulup güçlerini geri kazanmak için harekete geçiyor. Yolculuğunda ona eşlik edecek bir “cadılar meclisi” toplamakta kararlı olan Agatha, her biri eşsiz özelliklere sahip bir grup üyeyle Cadılar Yolu’na çıkıyor. Adını sonradan öğrendiğimiz genç ve hevesli bir büyücü adayı (Joe Locke), ölümün kokusuyla tüten Rio (Aubrey Plaza), iksir uzmanı Jen (Sasheer Zamata), 450 yaşındaki kahin Lilia (Patti LuPone), anneciğini kaybetmesini aşamamış koruyucu Alice (Ali Ahn) ve WandaVision’dan hatırlayacağımız yan komşu Sharon (Debra Jo Rupp) bu deli fişek meclise katılıyor. Salem Yedilisi bir taraftan, Agatha’nın gizli amaçları diğer taraftan derken kayıplar, yüzleşmeler ve çatışmalarla herkes Cadılar Yolu’ndan alacağını almaya bakıyor. Her bölümde farklı bir göreve tabi tutulan grup kayıplar verirken, klasik bir Marvel kötüsü olarak bilinen bu karakterin aslında nasıl bir güce ve karmaşık bir geçmişe sahip olduğunu adım adım izliyoruz.
Dokuz bölümlük bu mini dizinin yaratıcı gücünün arkasında, Marvel evreninde pek rastlamadığımız bir özgürlükle çalışan Jac Schaeffer’in vizyonu var. WandaVision’da stüdyonun güvenini kazanan Schaeffer ipuçlarıyla süslediği eğlenceli anlatısını güçlü bir oyuncu kadrosuyla buluşturuyor. Joe Locke’un göze batmadığı kadınlardan oluşan bu cadılar meclisi, izleyiciyi de bu benzersiz yoldaşlığa adeta bir üye olarak davet ediyor. Düşünülmüş ve keyif veren performansların mimarı Kathryn Hahn’a ek olarak, Broadway’in efsanevi ismi Patti LuPone, bilhassa kendine tahsis edilen bölümde göz kamaştırıyor. SNL mezunu Sasheer Zamata da dizide ince ince işlenen bağlayıcı bir unsur olarak son kertede yapıyor esas numarasını. Zaten toplumdan sırf kendileri oldukları için dışlanan cadı kavramına kuir bir okuma yapmak mümkünken etkilenmemek imkânsız. Marvel evreninde nadir rastladığımız kuir bir temsiliyeti de işaret eden bu cadılar, kendi ailelerini inşa ederken, izleyiciye aidiyetin ve yoldaşlığın çok daha derin anlamlarını hatırlatıyor.
Agatha All Along, bu tür dizilerin görsel efekt destekli devasa bir çatışmaya bağlı kalarak final yapma huyundan da nasiplenmemiş. Başından sonuna titizlikle kurgulanan öyküsü, tüm detayları yerli yerine oturtulmuş, dengeli ve göze batmayan bir kapanışla sona eriyor. Schaeffer, kötü karakterlere sözde haklı motivasyonlar yüklemek yerine, Wanda ile benzer bir kadere sahip, ama nihayetinde yıkıcı bir yolu seçmiş olan Agatha’yı bir kurban değil, karmaşık bir karakter olarak işliyor. Marvel, salon doldurmak için yaptığı filmlerden birini parçalayıp önümüze koymamış kısacası; gerçek bir dizi hissi veriyor. Düşük bütçenin sağladığı camp estetiğiyle birlikte şahlanıyor yapım. Yalnız dizinin müzikal olduğu belirtilse de çalgı çenginin Agatha All Along’da büyük bir rol oynadığı söylenemez. Bu yazıyı yazarken The Ballad of the Witches Road‘u mırıldansam da müziğin hikâyeye katkısı oldukça sınırlı.
Bu evreni tektipleştiren talepleriyle harici seyirciyi küstürmüş kitlenin dijital mecralarda Agatha All Along’a uyguladığı düşük not tarifesinin aksine, diğer tarafta inanılmaz güzel bir reaksiyon var. Bu kadar sarıp sarmalanmasını, beklentilerimizi sıfıra çekmiş olmamıza bağlamak mümkün elbette. Ancak kağıt üzerinde klasik kaçış odası senaryosu gibi duran maceraları eğip bükmesi, bunlardan her karakteri için duygusal doruk anları sağması, çok da suyu bulandırmadan tek bir evrenin sınırları içerisinde görevini başarıyla yerine getirmesi gibi detaylar asıl artı noktaları bana soracak olursanız. Doğru kastingin de en iyi örneklerinden biri. Bambaşka dünyalara aitmiş gibi duran bu kadınlardan birlik hissiyatını hızlıca yaratıp bizi de ikna etmesi takdire şayan. Birkaç sezon daha devam etse, Marvel etiketine gözlerimi yumup her hafta heyecanla otururdum başına.